18. Bölüm - Şehit

68 7 35
                                    

Bir gün öncesinin uykusuzluğu güzel ve kâbussuz bir uyku çekmeme olanak tanımıştı. Yataktan dinç bir şekilde kalkıp duş alıp hazırlandım. Atlas'ı almak için geldiğim evinde zile basarak varlığımı belli ettim. Ancak kapıyı hala eşofmanları üzerindeyken açınca "Hazırlanmamışsın" diyerek şaşkınlığımı belli ettim.

Oldukça soğuk ve mesafeli bir şekilde beni içeri bile davet etmeden "Bugün işe gitmeyeceğim" dedi. "Sen de izinlisin, istediğini yapabilirsin." Ta-mam! Karşımızda henüz tanışmadığımız bir Atlas var. Sakin ol Arya!

"Sen iyi misin?" diye sordum. Ters cevap verirse ne yapacağımı düşünüyordum bir yandan da. "İyiyim, kötü mü olmam lazım?" diyerek karşılık verdi. "Atlas ne oluyor?"

"Zehra, ben iyiyim sadece işe gitmeyeceğim. Sana da izin veriyorum işte. Arkadaşın falan yok mu gidip onlarla görüş. Ne bileyim yap işte bir şeyler."

Kızgınlığım damarlarımda bir kor gibi dolaşırken ağzımdan çıkanı kontrol edemedim ve "Dün akşam bana son umudumsun dedin. Ama belli ki değilim. Pişman oldun sanırım" deyiverdim. Hay dilim kopsun, babaannemin çorabı kaçsın, topuklularımın topuğu mazgala sıkışsın inşallah! Adam benim sevgilim falan değildi ki ben onun söylediğine bu kadar anlam yükledim. Cevabını beklemeden, feci utanıyordum çünkü, topuklarımın üzerinde dönerek uzaklaşmaya başladım. Madem izin vermişti bunu kapısına gelince niye söyledi? Manyak herif ya uykumdan da etti beni.

Kızgınlıkla bindiğim için arabayı ciyaklatarak kapıdan çıktım. Sakinleşmezsem bir kaza yapardım kesin. Ayrıca altımdaki kendi arabam da değildi. Bunu hatırlayınca daha normal bir hızda seyretmeye başladığımda dikiz aynasında Atlas'ın TT'si göründü. Görmemiş gibi mi yapsam yoksa sağa mı çeksem diye düşünüp sonunda sağa sinyal verdim. Uygun bir yere durup dörtlülerimi yaktığımda TT de arkaya durmuştu. Atlas arabadan inip yolcu kapısını açtı. "Zehra ben..." diye başladığı cümlesini tamamlamadan "Bir kilometre ileride bir çay bahçesi var. Orada buluşalım" dedi ve geldiği hızla arabasına geri döndü.

Normalde olsa asla peşinden gitmez, dediğini yapmaz ve inat ederdim. Ama bu benim inat edebileceğim bir pozisyon değildi. Bu yüzden çay bahçesinin otoparkına yan yana park ettiğimizde "Ya nasıl oluyormuş Arya Hanım, hep senin dediğin olmaz işte" diye geçiriyordum içimden. Atlas ile yan yana geldiğimizde ne ara üstünü değiştirdiğini merak etsem de sormadım. O konuşana kadar sessiz kalmaya karar verdim. En azından bu konuda benim sözüm geçecekti. Nokta.
Kendimize uygun bir masa bulup oturduk. Sigara içtiğimi bildiğinden dışarıda bir masa seçmesi gözümden kaçmamıştı. Dengesiz ya, daha yarım saat önce beni resmen kovmuş şimdi ise düşünmeye başlamıştı. İki tane çay siparişi verip, benimkini açık söyledikten sonra bana döndü. "Zehra ben sabahki davranışım için çok özür dilerim."

"Atlas, özürden önce bana ne olduğunu anlatır mısın lütfen?" diye sordum. Yok öyle bir kuru özrü kabul etmek. Aferin Arya böyle devam!

"Ben seni kıskandım sanırım"

"Nasıl yani?"

"Geçen akşam sana sürpriz yapayım istemiştim, o yüzden evine geldim. Fakat sen çıktın ve yürümeye başladın" Eyvah! Yağız'a gittiğim ve Muhittin'in öldüğü geceyi diyordu. Siktir, siktir, siktir! Ne kadarını bildiğini acilen öğrenmem gerekiyordu ve onu "Ee?" diyerek devam etmeye teşvik ettim.

"İşte sonra sen uzun boylu bir adamla motosiklete binip kayboldun. Bak belki de o senin erkek arkadaşındır bilmiyorum ama seni çok kıskandım. Hakkım da yok onun da farkındayım ama tutamadım kendimi işte."

Neyse ki motosikletle gittikten sonra beni takip etmemişti. Ancak daha büyük bir sorun vardı ortada. Muhittin'in katilini eğer ki Atlas tuttuysa ikisi de beni gördüğünden parçaları birleştirmeleri çok fazla zamanlarını almazdı. Tabi bunların hepsi birer varsayımdı ancak tedbirli olmakta fayda vardı. Atlas'ın hala cevap bekleyen yüzüne bakıp gülümsedim. "O benim erkek arkadaşım değildi Atlas" dedim. "Proje arkadaşımdı ve projede sıkıntı olduğu için hoca bizi okula çağırmıştı. Oraya gidiyorduk"

ÇemberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin