Furkan tabi ki benimle görüşmek isteyecekti. Ancak tam olarak sebebini tahmin edemiyordum. Bana karşı düşman olması gereken herhangi bir sebep aklıma gelmediği gibi aksine tüm suçlamalar bana yönelik olduğundan bir nevi onun kıçını kurtarmış sayılırdım. Aklımda bu düşüncelerle bir robot misali silahımı girişe teslim ederek sorgu odasına girdim.
Furkan beni görünce sandalyesinde doğruldu. Eskiden olduğu gibiydi. Yüzü hala bir çocuk gibi görünüyor olsa da değişen bir şeyler vardı. Bakışları artık o eski masumiyetini kaybetmiş adeta bir şeytana dönüşmüştü. Karşısına otururken bir an bile gözlerimi üzerinden ayırmadım. Beni bir süre tarttıktan sonra alayla "Saçların güzel olmuş" dedi. Canımı yakmaya çalıştığını biliyordum. Dolayısıyla ona prim vermemek için sessiz kaldım.
"Gördüğün üzere ben hala en iyiyim" dedi yine kendini beğenmiş bir edayla. "Sen ise hala saçma sapan işlerle uğraşıyorsun."
"Öyle mi dersin? Elleri kelepçeli olan ben değilim ama."
"Bir zamanlar senin de ellerine kelepçe takmışlardı. Ne çabuk unuttun?"
Söyledikleri haklı olduğu gerçeğini yüzüme çarptı ama bozuntuya vermeden "Neden?" diye sordum.
"İntikamımı aldım" dedi basitçe. Biliyordum ki derinlerde bundan daha fazlası vardı. Zaten yüzüne bakmayı sürdürdüğüm için de beni haklı çıkararak devam etti. "Tüm ilgiyi üstüne toplamıştın, benim öğrettiklerimle benim hakkım olanı elimden aldın. Senin gerçek yüzünü sadece ben biliyorum. Sen egoist, narsist, sosyopat ve de psikopatsın!"
"Varsayalım ki dediklerin doğru, bu hala benim sorumu açıklamıyor."
"Senden daha iyi olduğumu ispatladım. Bilgisayarına kadar sızdım."
"Ne buldun peki?" dediğimde yüzü an be an değişti. O kendini böyle kandırmayı seçtiyse beni bağlamazdı ama bir şey bulamadığı için daha doğrusu güvenlik duvarımı aşamadığı için benden daha iyi olmadığı bir gerçekti.
"Bu önemli değil" diye cevapladı sorumu. İçten içe önemli olduğunu biliyor olmasına rağmen... "Ben sana zarar vermek istedim ve verdim. Üstelik o Emre denen sümsükten de sonsuza kadar kurtulma şansım vardı ama şansım yaver gitmedi. Tabi sadece bu seferlik..." Bana şeytani bir gülümsemeyle baktığında onun aklını kaçırdığını düşünmeden edemedim. Bizimle ne alıp veremediği vardı ki? Ayrıca madem konuşacaktı ne diye avukat istemişti?
"Furkan seninle burada kalıp bu saçmalıklarını dinlemeye devam etmeyeceğim. Zaten suçunu kendi ağzınla itiraf ettin ve konuşacakken avukat istedin. Farkındaysan ikimizin oturduğu yerde fark var! Yani hiçbir koşulda beni yenebilmiş değilsin" deyip ayaklandım ama gür kahkahası sorgu odasını doldurduğunda geri dönüp yüzüne baktım.
"O kadar kendini beğenmişsin ki gözünün önündekini dahi göremiyorsun. Ben buradan çıkacağım Arya ama sen hiçbir zaman bu işe nasıl bulaştığımı öğrenemeyeceksin!"
"Ne demek bu?" desem de derin bir sessizliğe gömülmüştü ve artık gözlerinin odağı ben değildim. "Furkan cevap ver!" diye bağırdım. Ama istediğim kadar bağırayım susan birini yenemezdim. İstediğini vermek istemiyordum o yüzden odadan sakince çıktım. Çıktığım andaysa da kapının yanında duran bir dolaba tekmeyi geçirdim. Karanlık camın ardında bulunan memurlar yüzlerinde çözemediğim ifadeleriyle beni izlerken aldırmadan dışarı çıktım. Silahımı alıp belime takarak sakinleşebilmek adına bahçeye indim.
Emre peşimden gelmişti. Çıkarken yanıma almayı unuttuğum için bana sigara paketimi uzattığında onun her şeyi düşünebilme yeteneğine bir kere daha hayran kaldım. "Bizimle bir derdi var ama ne olduğunu çözemedim" dedim sigaramdan bir nefes çekerken. "Ayrıca güvendiği bir şeyler de var. Kendisinden o kadar emin konuştu ki sinirlerim bozuldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember
RomanceSıradan bir kızın 17 yaşında yaptığı bir hata yüzünden 8 yıl sonra şansı dönebilir mi? Arya, mutsuz işinde her güne lanet okuyarak başlıyordu. Bir gün hayatının teklifi geldi. Emre, Arya'ya yaptığı teklifin sonuçlarının bu derece başına bela olacağ...