27. Bölüm - İlaç

70 5 45
                                    

Emre'nin beni Atlas ile yalnız bırakmak için gittiğini biliyordum. Hasta yatıyor olsam bile bulunduğum yerden temiz ve ferah kokusunu alıyor, tıraşlı yüzünün heyecanını görebiliyordum. İçimden yüzünü okşamak geldi. Aslına bakarsanız daha çok ona sarılmak istiyordum ama şu halde yapamazdım. Vücudum alçılıydı ve yatakta tuhaf bir pozisyonda yatırıyorlardı beni. Yine de elimi uzatmaktan geri duramadım.

Şaşırdığı yüzünden belli olan Atlas bozuntuya vermeden elimi tuttu. "Çok teşekkür ederim" diye fısıldadım. "Arya seni bulmak zorundaydık. O yüzük sayesinde..." diye devam edemeden durdurdum onu. "Elimi tuttuğun için."

"Buradan çıktığında bana randevu vermen gerekiyor" dedi bilmiş bir edayla. Tabi ya şu öpücük mevzusu... Atlas hala ilginç bir adamdı ve mahkemesi de sansasyonel olacaktı. Bunun için elbette planlarım vardı ama randevu işinin mahkemeden önce olacağını sanmıyordum. Yine de bunu ona söyleyip hevesini kırmaktansa sadece gülümsemekle yetindim.

Sözsüz anlaşabildiğiniz insanlar var mı? Benim bir tane vardı. Emre... Bir bakışı, bir duruşu, bir mimiği ile ne söylemek istediğini anlardım. Şimdi bir tane daha eklenmişti. Atlas ile sadece bakışıyor ve ne demek istediğimizi anlıyorduk. Halatın yapılma aşaması gibi bu güne kadar yaşadığımız her bir olay bir ip silsilesi gibi birbirine bağlandı ve ortaya kocaman bir halat çıktı. Bu çok garip histi. Kelimelerle ifade edemediğim ama her bakışında yüreğimin sıcacık olduğu, göğüs kafesimin sıkıştığı bir his... Elinden elime yayılan sıcaklık kanımı erimiş çikolata kıvamına getiriyordu.

"Ne düşünüyorsun?" diye sorduğunda "Sıcak çikolata" diye yanıt verdim. "Ne? Canın sıcak çikolata mı çekti? Hay Allah! Gizlice getirsem ne olur acaba?" diye ardı ardına sıraladı cümlelerini. Onun bu telaşını görünce güldüm. "Dur, sakin ol. Canım çekmedi."

"O zaman neden sıcak çikolatayı düşünüyordun?" diye sordu. Ne yanıt versem de kıvırsam derken yalana dolana gerek olmadığına karar verdim. Hasta olmanın verdiği yetkiye dayanarak "Sen yanımdayken kanımın sıcak çikolata gibi aktığını düşünüyordum. Yani böyle, tatlı, şekerli ve güzel" dedim.

Ne demek istediğimi çok iyi anlamıştı. Elimi iki eliyle kavrarken "Arya" dedi. "Sana söylemek istediğim çok şey var ama kalbimden dilime yol bulup çıkmıyor ağzımdan. Biliyorum ki daha zamanı var. Ama şunu bil ki senin yaşlandığını görmek istiyorum. Birlikte araba yarışı yapalım, gecenin kaçı olduğuna aldırmadan dışarı çıkıp kartopu oynayalım, kocaman kupalarda kahvelerimizi alıp kitap okuyalım, her geçen gün sana hayran kalayım, romantik olacağız diye yaktığımız mumları devirip yangın çıkaralım, sana çiçek aldığım için beni azarla sonra da beraber çiçek ekelim, sokak çocuklarıyla arkadaş olalım, büyük davetlere katılıp kasım kasım kasılan insanlarla dalga geçelim ve her şeyden önemlisi birbirimize hep bağlı olalım istiyorum. Sormak istediklerimi soramıyorum, kızma bana sakın. Ama günü geldiğinde seni gözümün önünden bir an bile ayırmayacağımdan emin olabilirsin."

Çok az şeye duygulanır ondan da azına ağlarım. Ama şimdi Atlas'ın söylediklerini duyunca gözümden dökülen yaşlara engel olamıyordum. Ben hiç mutluluktan ağlamadım. Bir yandan gülüp bir yandan ağlamak kendimi deli gibi hissetmeme sebep olsa da umurumda değildi ve artık sarılma isteğimle baş edemiyordum. "Sana sarılmak istiyorum" dedim sadece. Olabilecek en masum istekti bu. Bir şekilde sarıldığımızda kendimi tamamlanmış hissettim. Benim ruh eşiyle işim olmazdı. Belanın kendisi ben olduğum için suç ortağı lazımdı bana ve ben suç ortağımı bulmuştum.

Derler ki Allah, iki el, iki göz, iki kulak yaratmış ancak tek bir kalp vermiştir. Kalbinin diğer yarısını da başka birinin göğüs kafesine yerleştirmiştir. Sana biçilen ömürde bulabilirsen öteki yarını ne ala, bulamazsan ömrün boyunca eksik hissedersin. Kalbin sol tarafta olmasının bir anlamı var. Sarıldığında tıpkı yapboz parçası gibi tamamlarsın birbirini. İşte hissettiğim tamamlanmış hissi tam olarak böyle bir şeydi. Ben kalbimin diğer yarısını bulmuştum. Ben tamamlanmıştım. Sarıldığımızda tek olmuştuk. Sen ve ben kalkmıştı aramızdan kocaman bir biz olmuştuk. Biz bir olmuştuk.

ÇemberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin