20. Bölüm - Kabus

69 6 5
                                    

Korumalarım beni eve bırakacaklardı. Emre kendi evine gitme konusunda ısrarcı olmuştu. İçimde bir sıkıntı yavaş yavaş boğazıma doğru yükseliyor ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sımsıkı sarılıp iyi geceler diledim. Hareketime anlam verememiş, yine de karşılık vermekten geri durmamıştı.

Uyandığımda sıkıntım olduğu gibi duruyordu. Ne bir azalma olmuş ne de geçmişti. Yataktan kendimi zorla çıkarıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra merdivenlere yöneldim. Aşağıdan fısıltılar geliyor ve telaşlı konuşmalar ne yazık ki yukarıya kadar ulaşmıyordu. Adımlarımı hızlandırarak uçarcasına merdivenlerden indiğimde sadece koruma polisleri değil Ömer ve Hikmet Başkan da oradaydı. Aklıma ilk gelen soruyu yönelttim. "Emre nerede?"

"Arya bir oturur musun?" diyen Hikmet Başkan'ı duymazdan gelip tekrar ettim. "Emre nerede?" Bana o an ulaşamayacağını anlamıştı. O yüzden sakince "Bilmiyorum" dedi. Bu "bilmiyorum" aramadığı için bilmiyor olduğu anlamına gelmiyordu. Bu "bilmiyorum" gerçekten bilmediği anlamına geliyordu.

"Ne zamandan beri yok?" diye sordum. "Bu sabah onu almaya gittiğimde kapısı açıktı" diye söze girdi Ömer ve elinde tuttuğu zarfı bana uzattı. "Bunu sehpanın üstünde buldum; üzerinde senin adın yazıyor."

Zarfı açtığımda içinden çıkan kâğıt içimi rahatlatmalı mı yoksa beni daha çok telaşlandırmalı mı bilemedim. "Ben gidiyorum Arya, sakın beni arama" yazıyordu. "Bu Emre'nin yazısı" dedim. Seksen metre öteden bile tanırdım onun yazısını. "Ancak bu yazıyı zorlamayla yazmış. Ömer, kapı açıktı dedin değil mi?" Ömer beni onayladıktan sonra neler yapabileceğimi düşündüm. Kim, neden götürürdü ki Emre'yi? Aklıma bir isim geliyordu ama onun da hedefi bendim. Hikmet Başkan "Biz onu bulmak için her şeyi yapacağız. Tüm birimlere haber verildi. Her yerde arıyoruz" dedi. İlla ki bir yerlerden çıkacak ya da bize bir ipucu gönderecekti. Yapmalıydı, inanıyordum.

Herkes gittikten sonra evde tek başıma kalınca Emre'nin telefonunu izlemeye başladım. Sinyal sabitti ve nereden geldiğini bulmak için harekete geçmem gerekiyordu. Üzerimi giyinip motosikletime atladım. Fevri davranıyordum, farkındaydım ama can yoldaşımın kayıp olması sinirlerimi alt üst etmişti.

Sinyalin geldiği yere ulaştığımda telefonu bir çöp tenekesinde bulmak açıkçası beni şaşırtmamıştı. Gölbaşı'nın ilerisinde neredeyse Ankara çıkışında olması ise onun çoktan bu şehirden uzaklaştığını gösteriyordu. Ben orada öylece dikilirken bir ekip arabası gelmiş elimdeki telefonu görünce de kim olduğumu sormuşlardı. Onlara kimliğimi gösterdikten sonra aynı amaçla orada bulunduğumuzu öğrendim.

Telsizden bilinen yerde telefonu bulduklarını bildirdiler. Benim ne yapacağımı sorduktan sonra da yine arabalarına binip uzaklaştılar. Kendim bile bilmiyordum ki ne yapacağımı onlara ne söyleyecektim? Sanırım Akif'i izlemekle başlayabilirdim işe. Çünkü içimden bir ses bu işin arkasında o var diyordu ve bu his beni yanıltmayacaktı.

Gerisin geri motosikletime binip yola koyuldum. Tehlikeli olacağını seziyordum ama yine de kendi evime gitmem gerektiğini hissetmiştim. Yine de ne olur ne olmaz diye beni koruyan polislere haber verdim eve gideceğimi. Onlar da gelmek konusunda ısrarcı olmuşlardı. Dolayısıyla apartmanın önünde ikisini de görmek şaşırtıcı olmamıştı.

Dairemin kapısına geldiğimde bir tuhaflık olduğunu sezmiştim. Evden asla kapıyı iki kere kilitlemeden çıkmazdım ve şimdi anahtar doğrudan kapıyı açmıştı. Silahımı çıkardığımı gören polislerden bir tanesi önden geçmek için hamle yaptı. Peşi sıra ben ve diğer korumam içeri girdik. Sezgilerimde haklıydım çünkü evim bariz şekilde karıştırılmıştı.

Tüm odaları gezip içeride kimse olmadığından emin olduktan sonra evdeki değişiklikleri incelemeye başladım. Kitaplarım kurcalanmıştı. Takıntılı bir manyak olduğum için mutlaka harf sırasına göre dizdiğim kitaplardan bazılarının yerleri değiştirilmişti. Sehpanın üzerine bıraktığımdan kesinlikle emin olduğum bilgisayarım koltuğun üzerinde duruyordu. Aklıma silahlarım gelince bilgisayarı boş verip giyinme odasına koştum. Dolabı açınca kıyafetlerimin karıştırıldığını gördüm ama silah dolabını bulamamıştı. Ben silahlarımın tam olduğundan emin olurken korumalarımdan Tahsin geldi ve "Parmak izi almaları için ekibi çağırdım" diye bilgi verdi. "Tamam" dedim ama söyleyecekleri bitmemişti. "Arya, birileri burada bir şeyler aramış. Şimdilik herhangi bir şeye dokunma, parmak izi alınsın. Ama sonrasında ne aramış olabileceğini bulmamız gerek."

ÇemberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin