Atlas'ın anlatımıyla
Birkaç saat uyuyacağım diye yattığım yataktan akşamüzeri kalktım. Dehşet şekilde acıkmıştım. Mutfağa indiğimde Arya'nın burada yemek yaptığı gün geldi aklıma. Boğazıma oturan yumruyu yok saymaya çalışarak dışarıdan pizza söyledim. Birkaç gündür boşladığım işime biraz daha özen gösterebilmek adına maillerime bakmaya karar verdim.
Bilgisayar ekranına boş boş baktığımı fark ettiğimde çalışamayacağımı anlamıştım. Ortağımı arayıp ona başımdan geçenleri anlatmaya karar verdim. Sonra bunun telefonda konuşmak için uzun bir mevzu olduğunu düşünerek vazgeçip sadece bana gelmesini rica ettim.
Kapıdan girer girmez "Ne oldu Atlas?" diyen ortağıma "Hoş geldin" diyerek içeri geçene kadar bekledim. Başımdan geçen her şeyi virgülüne kadar anlattıktan sonra derin bir iç çekip "Abi ben ne yapacağım?" diye sordum. Çaresizliği iliklerinize kadar hissettiğiniz oldu mu hiç? Benim yaşadığım tam da buydu. Arya hastanede öylece yatarken benim burada olmam yanlış geliyordu.
"Atlas" dedi. "Güçlü olacaksın. Anlattıklarına bakarsak sen âşık olmuşsun. Hem de öyle alelade bir kadına değil. O yüzden güçlü olacaksın."
"Güçlü olmam gerektiğini biliyorum sadece nasıl yapacağıma dair bir fikrim yok."
"En karanlık anını düşün demiş adam. Sabah olmadı mı?"
"Oldu" dedim ve ne demek istediğini anladım. Umut en tehlikeli şey olsa bile umut edecektim. Arya'nın iyileşmesi için, onunla geçireceğimiz güzel günler için...
Ortağım gittikten sonra saatin epeyce ilerlemiş olmasına aldırmadan Emre'yi arayarak nerede olduğunu sordum. Evdeydi ve onu da alıp hastaneye gidecektim. Üzerime uygun bir şeyler giydikten sonra TT'ye atlayıp Emre'nin evine gittim. Yol boyunca Akif'ten hiç bahsetmemişti. Polis korumasının onun fikri olduğunu öğrendiğimde şaşkınlıkla bakakaldım. Bu adam her şeyi aynı anda düşünmeyi nasıl başarıyordu? Önce Arya'nın kimliği şimdi de bu... Şaşkınlığım biraz azaldığında teşekkür etmeyi akıl edebildim.
Hastane tıpkı sabah bıraktığımız gibiydi. Yoğun bakım katında Arya'nın odasından çıkan doktorun önünü kesip durumunu sorduk. "Gündüz bir ara uyandı ve bu bizi ciddi anlamda şoka uğrattı. Bu arada Atlas hanginiz?"
"Benim" dedim heyecanımı gizleyemeyerek. "Sizin adınızı sayıklıyor sürekli. Her neyse, onu uyutmaya devam ediyoruz. Kafatasındaki çatlak düzelmeden de uyandıramayız."
Sizin adınızı sayıklıyor... Beynimde bu cümleyi kaç defa tekrar ettiğimi bilmiyorum. Emre'nin yüzüne baktığımda orada görmeyi beklediğim şey kızgınlık, hayal kırıklığı ya da ona benzer bir şeydi. Ama beklediğimin aksine yüzünde seksen yaşına gelmiş bir adamın dinginliği ve anlayışı vardı. "Arya benim her şeyim Atlas" dedi. Bunu biliyordum ama Emre neden bunu söyleme gereği duydu anlamamıştım. "Biz bir parkta tanıştık ve o diğer kızların aksine Barbie bebekler yerine oyuncak bir arabayla oynuyordu. Ona o gün benim arkadaşım olur musun diye sordum. Şimdi düşünüyorum da çocukken bile onu başıma bela etmeye hazırmışım."
"Sanki söyleyeceğin şey bu değildi diye hissediyorum" dedim.
"Öyle. Arya, nasıl anlatsam, kimi zaman kardeşim, kimi zaman ablam, kimi zaman annem gibi oldu. Bulabileceğin en iyi dosttur, sırdaştır. Gecenin üçünde ara kavga var de gelir, öyle de çatlaktır. Ben neredeyse bu arkadaşlığı da bozuyordum. Kendi hislerim yüzünden onu da zorladım. Saçmaladım."
"Âşık oldun?" diye sordum. Bana bunu neden itiraf ettiğini bile bilmiyordum ama cevabı şaşırtıcıydı. "Âşık olduğumu sandım aslına bakarsan" dedi. "Yağız'ı biliyorsun, aralarında çok kısa süreliğine duygusal bir ilişki oldu. Sanırım ben Arya'yı kaybetmekten korktuğum için ona aşık olduğumu sandım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember
RomansaSıradan bir kızın 17 yaşında yaptığı bir hata yüzünden 8 yıl sonra şansı dönebilir mi? Arya, mutsuz işinde her güne lanet okuyarak başlıyordu. Bir gün hayatının teklifi geldi. Emre, Arya'ya yaptığı teklifin sonuçlarının bu derece başına bela olacağ...