Bayat Ekmek|9

4.8K 294 14
                                    

Ertesi Gün

Tüm gece ayaktaydım. Ve uykusuz bir güne başlıyordum. Aynada kendime bakıp mor göz altlarımı makyaj yaparak kapattım. Ve birden, aklıma dün olanlar geldi.

O, çok yakınımdaydı. Bir yerlerdeydi. Ben onu göremiyordum. Ama o beni görüyordu. Bu his artık canımı sıkıyordu. Kim olduğunu öğrenmek istiyordum. Telefonumun onda olduğunu artık biliyordum ve içimden keşke 'çalınmış' olsaydı diyordum. Hoş, yine çalınmış sayılıyordu da.

Aynı otobüsteydik. Dibimdeydi. Telefonumu almıştı. Başımı omzuna yaslamıştı. Bana gülümsemişti.

Artık yanımda oturan adamın o olduğuna neredeyse emindim.

Neredeyse.

Sapık olmadığını ya da başka bir amaç gütmediğini söylemişti, lakin ona inanmalı mıydım, bilmiyordum. Öte yandan Derin'e hala bir şeyden bahsetmemiştim ve bana gelip duran bu gizemli zarfları merak etmiyor değildi.

"Kahvaltı yapmayacağım. Merkez'e gidiyorum acil işim çıktı. Akşama doğru sen de gel." Derin koridordan doğru bağırdıktan sonra dışarı çıktığını belli ederek kapıyı çarptı ve gitti.

Onun yokluğundan istifade yüzümdeki 'mutlu' maskesini bir kenara bıraktım ve koltuğa oturup etraflıca düşündüm. Beni seven biri vardı. Bir anonimim vardı. Belki de polise gitmeliydim. En başta, daha hiçbir şey yaşamadan evvel, polise gitmeliydim.

Zihnimi boşaltıp sakinleşmem gerektiğini düşündüğüm için dışarı çıkmaya karar verdim ve hızlıca üstümü değiştirdim. Belki de sahile inmeli, biraz rahatlamalıydım. Sonuçta akşama kadar boştum.

Evden çıktıktan sonra yürüyüş yolunda yavaş adımlarla yürümeye başladım. Etrafımdaki insanlara herhangi bir terslik var mı diye şüpheyle bakıyordum. Beni dikizleyen biri arıyordum ama hayır, kimse benimle ilgilenmiyordu.

Saat sabahın 11'i olduğu için sokaklar pek kalabalık değildi. Ben de tenhada kalmak istemiyordum. Bu yüzden sahile doğru neredeyse koşarak gidiyordum.

Sol tarafımda deniz kalana kadar yürüdüm ve en sonunda balıkçıların birbirine bağırdığı, martıların uçuştuğu bir yerdeki ahşap banka oturdum. Düşünmek beni korkutuyordu. Nasıl biriydi? Belki takıntılı bir psikopattı. Sonuçta telefonumu çalmış, otobüste dibime kadar girmişti. O gün, o adamın anonimin olduğunu bilmeliydim. Belki biliyordum ama kabul etmek istemiyordum.

"Ne yapacağım ben..." kendi kendime sitem ederken öne eğildim ve dirseklerimi dizlerime yaslayıp başımı avuçlarımın arasına alıp bastırdım. O zarfı aldıktan sonra sesimi çıkarmadan eve gelmiş ve Derin'i geçiştirmiştim. Tüm gece, bu adamın kim olabileceğine dair çıkarımlarda bulunmuştum. Deftere aklımda kalan her şeyi not etmiştim. Benimle dalga geçebilecek düşmanlarımı, takıntılı platoniklerimi...

Hiçbiri bu kadar psikopat ve çocuk olamazdı.

Derin bir nefes vererek orada öylece oturmaya devam ettim. Sokak dolmaya başlayıp, insanların gürültüsü arttıkça gitme vaktimin geldiğini anladım.

Ayağa kalkınca, ellerimi gri hırkamın ceplerine soktum ve orman yoluna doğru ilerledim. Normalde tabii ki tenha yoldan gitmezdim ama burası da tenha değildi zaten. Hatta aileler mangal yapıyordu. Bazı insanlar da koşuya çıkmıştı.

Aklım bir karış havada yürümeye devam ederken bağcıklarımın açık olduğunu gördüm ancak ilgilenmeyip yoluma devam ettim.

Fakat yaklaşık 2 dakika sonra, yanından geçip gideceğim bir ağacın üzerinde fosforlu not kağıdına yazılmış yazıyı görünce istemsizce durdum.

Gözlerim şokla açıldı. Boğazımı sıkan bir el vardı sanki ve yutkunamıyordum.

Bağcıklarını bağla. Düşeceksin.

Bayat EkmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin