Bayat Ekmek|7

4.7K 274 5
                                    

Otobüs, yetişemeyeceğimiz bir hızda yolun üstünde akıp giderken, nefesimin kesilmesine rağmen durmadım. Bacaklarım yanıyordu ve boğazım kurumuştu ama koşmaya devam ediyordum. Derin artık koşamadığı için birkaç dakika önce durmuştu ama ben duramazdım. Telefonum arabada kalmıştı! Tüm özellerim oradaydı ve iyi niyetli birinin bulup bana ulaştırmasını umarak bekleyecek değildim.

"Bir tane trafik lambası olmaz mı be?!" Diye bağırdım kendi kendime ve bu da beni daha çok yorduğu için nefesimin tamamen kesilmesine neden oldu. Yeşil otobüs aynı hızla ilerlemeye devam ederken pes edip kendimi yere attım.

Nasıl unuturdum...

Arabadan iner inmez çantamı karıştırırken telefonumu unuttuğumu fark etmiştim ve anında Derin'i de peşimden sürükleyip otobüsün peşinden koşmaya başlamıştım.

Ancak nafileydi.

Öksürerek kaldırımda otururken arabalar önümden vızır vızır geçmeye devam etti. Hatta birkaçının sürücüsünün bana baktığını bile gördüm. Muhtemelen oradan bakılınca terk edilmiş bir kadına falan benziyordum.

Canım terk edilmişim kadar yanıyordu.

O telefonda, kaybolmasını asla istemediğim bazı fotoğraflar vardı. Her gece bakarak uyuduğum, sevdiğim adamın hiçbir sosyal medyada bulunmayan, bana özel fotoğrafları...

Gözlerimden düşen damlalar gri kaldırım taşını koyu bir renge boyarken derin nefesler aldım.

"Geçti." Dedim kendi kendime. "Bu kadar büyütme. Geçti."

/•\

"Gitti mi yani telefon?"

"Gitti." Dedim üzülerek. Ayıcıklı pijamam sıcak tutmadığı için kalın bir yorgana sarınmıştım. Ağlamamak için direniyordum ama mutlaka gözlerim doluyordu.

"Yenisini, hatta daha güzelini alırız. Bir şey olmaz!" Beni neşelendirmek için karşı koltuktan tatlı hareketler yapan Derin'e baktım. Bana, 'bulacağız, merak etme.' Demesini bekliyordum ama telefon çoktan gitmişti. Biliyordum.

"Önemli olan telefon değil. Fotoğraflar... keşke onları bilgisayara aktarsaydım. Ah salak kafam!" Gözyaşlarım, 2 saat öncesinde olduğu gibi yine akmaya başlarken kafama vurdum ve topuz yaptığım saçımdaki lastik tokanın yere düşüşünü izledim.

"İstediğin bir şey var mı? En sevdiğin filmi açabiliriz... ya da sana sulu köfte yaparım?!" Heyecanla oturduğu yerden fırladı ve mutfağa doğru koştu. Yüzümü yastığa bastırdığım için boğuk çıkan sesimle, "iştahım yok!" Diye bağırdım.

"Olsun, ben yapayım yine de. Sen yemezsen ben yerim." Dediğini duydum gözyaşlarımı silerken. Mutfaktan tabak çanak sesleri yükselirken hafifçe gülümsedim.

"Sen sulu köfte sevmezsin ki."

Bayat EkmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin