Buraya, Anonim'in adının ne olduğunu tahmin etmenizi ve yazmanızı istiyorum. :)
İyi okumalar!
/•\
Mert'in komik olduğunu sanıp yaptığı soğuk espriler ve Derin'in onu kırmamak için kahkaha atması dışında yolculuğumuz güzeldi. 1 saatlik bir yol çekmiştik ve Derin önde oturduğu için kafamı koyup, yayılarak uyumuştum.
Mert aslında kafa çocuktu. Kıvırcık saçları, mavi gözleri ve kulaklarında sayamadığım kadar küpeleriyle oldukça yakışıklı görünüyordu. Ama Derin'in anlattığına göre; gay'dı.
Arabadan indikten sonra Mert arabayı park edeceğini söyleyip yanımızdan ayrıldı ve Derin'le baş başa kaldık. Şu an baktığımız yer; inanılmaz bir yerdi.
Beyaz, kocaman bir villaydı. Önünde bir havuz, koca bir bahçe ve aralara serpiştirilmiş armut koltuklar...
Tam da zengin dizilerindeki gibiydi.
Derin beni kolumdan çekeleyip azarladı: "İlk defa gördüğümüzü belli etmeye mi çalışıyorsun? Kendine gel!" Güvenlik önümüzdeki demir kapıyı aralayıp bizi içeri davet edince ben de toparlanıp içeri girdim. Cidden etraf kalabalıktı. Halbuki daha doğum gününün başlamasına neredeyse 45 dakika vardı.
Derin'le beraber sıkışık bedenlerin arasından geçtik ve armut koltuklardan birine oturup etraftakileri izledik. Zengin olduğu her şekilde belli olan ve altlarında son model arabalarla gelen erkekler, 5000 liralık harcama yaptığı için kredi kartı kapatılan ve sonra babalarına yalvarıp şımaran Starbucks kızları...
Biz neden buradaydık ki?
Derin gözüne kestirdiği çocuğu bana anlatırken telefonumu çıkardım ve onu dinler gibi yaparak Instagram'da dolandım.
Bir süre sonra onu dinlemediğimi fark edip sustu.İlk yarım saat sıradan geçmişti. Derin, erkeklerle tanışmak için beni de yanında sürüklemişti. Hatta birkaçıyla arkadaş bile olmuştuk.
Uzun sehpalardan birinde, Derin'in yeni tanıştığı iki çocukla konuşuyorduk. Birinin adı Özgür, diğerinin de yanılmıyorsam Can ya da Cem'di. Özgür sürekli benimle konuşmaya çalışıyordu. Derin, Can -ya da Cem- ile koyu bir sohbete dalmışken Özgür sevgilim olup olmadığını sordu. Anonim aklıma gelince bir süre düşündüm. Ne desem doğru olurdu ki?
"Şey..." Özgür beklentiyle kaşlarını kaldırdı ve kusursuz bir düzenle sıralanmış gibi olan dişlerini çıkararak gülümsedi. Koyu kahve gözleri yüzümde tur atarken, saçlarını geriye doğru attı. Cidden yakışıklı bir çocuktu ve muhtemelen benden 1-2 yaş büyüktü.
Bir süre düşündüm. Sonra cevap vermemeyi tercih ettim. O da durumu kavrayıp uzatmadı ve başka bir konu açtı. "Ataşehirin bu tarafı mükemmeldir. İstersen sana bir gün buraları gezdirebilirim."
Özgür dirseklerini masaya yaslayıp bana bakarken zoraki gülümsedim ve garsonun getirdiği yayvan kadehteki kırmızı şaraptan bir yudum aldım. Daha önce hiç şarap içmemiş biri olarak; tadını pek beğenmemiştim.
Dışarıya bir şey yansıtmadan genzimi yakan şarabı yudumladım. Aslında çok da kötü değildi ve içtikçe alışıyordum.
Müzik son sesken ve insanlar hafiften dans ederken başımın döndüğünü hissediyordum. Kadehime baktığımdaysa, diğerlerinden daha çabuk yarıladığımı görüp duraksadım. Özgür beni izlemeye devam ediyor, sürekli bir şeyler anlatıyordu. Doğum günü kızı Irmak tüm masaları dolaşıyor ve herkesle sohbet ediyordu. Bu sırada Derin ve Cem -adını sonunda öğrenmiştim- oldukça yakınlaşmışlardı. Cem, uzun saçlarını ensesinde bağlamıştı ve bu şekilde bana göre çok itici duruyordu. Ancak yeşil gözleri, bu iticiliği gizleyecek kadar büyüleyiciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayat Ekmek
Teen Fiction"Âşık olacağımız kişiyi kendimiz seçmeyiz, derler. Ama ben bu düşünceyi desteklemiyorum. Ben seni seçtim, Leyla. Bu yüzden; kalbini kazanana kadar senden vazgeçmeyeceğim." |25.08.2017|