Telefon suratıma kapanınca kaşlarımı çatarak telefona bakmaya başladım. İlk başta kimin aradığını anlayamamıştım ve biri dalga geçiyor sanmıştım ama 'bayat ekmek' lafını duyunca taşlar yerine oturmuş ve kanım donmuştu.
Arayan Baran'dı. 'Bunlar sana son sözcüklerimdi' derken, acaba benden vazgeçtiğini mi vurguluyordu? İçimi tuhaf bir his kaplayınca telefonu koltuğun üstüne bırakıp gözlerimi kapattım. Aramızdan tamamen çekilmiş miydi?
1 yıl önce fırına giderken evimin önünde karşılaşımız aklıma gelince gülümsedim. Her ne kadar her şey bitmiş olsa da yaşanmışlıklar vardı ve ve bu yaşanmışlıklar hatırladıkça ağlamama sebep oluyordu.
Derin bir nefes aldıktan sonra kendimi toparladım ve mutfakta Derin'le beraber kahve içen annemin yanına gittim. Annem, son konuşmamızdan sonra bir şeylerin yolunda olmadığını düşünmüş ve babamı evde bırakarak İstanbul'a, yanımıza gelmişti. Ben de geldiği için mutluydum çünkü onu özlemiştim.
Mutfağa girdiğimde Derin'in anneme fal baktığını gördüm. "Kızım, sana da kahve yapayım mı?" Annem beni görür görmez sandalyesinden kalkmaya yeltenince kolunu tuttum, "yok, ben içmeyeceğim sağol." Annem tekrar yerine oturup bana gülümsedi. Ben de ona karşılık verdikten sonra diğer sandalyeye oturdum.
Derin konsantre olmuş bir şekilde beyaz fincanın içini incelerken gözlerimi devirdim. Annemi de kendine benzetmeye çalışıyordu galiba.
Annem Derin'i büyük bir dikkatle incelerken Derin lafa girdi. "Firuze teyzeciğim, valla sanki şurada bir tektaş var." Annem meraklanıp fincanı kaptı ve gelişigüzel sallayan Derin'e telaşla sordu: "Ne tektaşı? Nerede hani!?"
Derin parmağıyla bir noktayı gösterdi ve yılların falcısıymış gibi konuşmaya devam etti: "Bu tektaş sana olmayacağına göre," mânâlı mânâlı bana bakmaya başlayınca işaret parmağımı 'sus' der gibi dudaklarıma götürdüm. "Leyla'ya bence teyzeciğim. Damat mı var acaba?"
Annem son cümleyi duyunca fincanı sertçe yerine bıraktı ve, "Aman aman, istemem ben!" diye söylenmeye başladı. Ayağa kalkıp bunalmış gibi tişörtünün yakasını çekelerken, "vermem ben kızımı kimselere, üzemezler bir daha," diye kendi kendine konuşuyordu.
Derin gülmemek için kendini sıkıyordu; ona içimden küfür ediyordum. Annem bana bir şeyler arar gibi bakmaya başlayınca, "ne?" dedim. "Damadın falan yok! Bakma öyle."
"İyi. Yatıyorum ben."
Annem mutfaktan çıktıktan sonra sesli bir nefes verip salak arkadaşıma döndüm. "Sen gerizekalı mısın yoksa rol mü yapıyorsun?"
"Ne var? Bir şeyleri belli etmeliydik."
"Of Derin, annemin bu konu hakında ne düşündüğünü bilmiyormuşsun gibi davranma."
Derin dudaklarını büzerek fincanları lavoboya doldurdu ve tezgaha sırtını yaslayıp bana döndü. "Harbiden ya, annen neden bu kadar katı bu konuda?"
"Çünkü Baran'ı biliyor. Beni ne kadar üzdüğünü, ne kadar yıprandığımı... Her şeyi biliyor ve bana çok değer verdiği için artık üzülmemi istemiyor. Biriyle görüşmeme sıcak bakmadığı zaman da beni koruduğunu sanıyor."
Derin hüzünle dışarıyı izlerken ona az önce olan telefon konuşmasını anlatıp anlatmamayı düşündüm. Anlatırsam bir şey değişmezdi elbet; sadece boşu boşuna dile getirmiş olurdum. Susmaya karar verip ona uyuyacağımı söyledim ve yatmadan önce annemi öptükten sonra sıcak yatağıma girdim.
Telefonu elime alınca, Egemen'den bir mesaj geldiğini gördüm.
Egemen: Selam fıstık!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayat Ekmek
Ficção Adolescente"Âşık olacağımız kişiyi kendimiz seçmeyiz, derler. Ama ben bu düşünceyi desteklemiyorum. Ben seni seçtim, Leyla. Bu yüzden; kalbini kazanana kadar senden vazgeçmeyeceğim." |25.08.2017|