Bayat Ekmek| "Özel Bölüm-2"

2.9K 178 40
                                    

"Gözlerini kapat."

"Neden?"

"Bir kere de soru sormadan dediğimi yap be güzelim." Egemen'in sitem dolu ama bir o kadar da insanın yüreğini hoplatan sıcacık ses tonu kulaklarımdan içeri girer girmez gözlerimi yumdum ve onun birçok manzaradan daha güzel olan yüzünü görüş alanımdan çıkardım.

Gözlerimin üstüne siyah perdeler örtülmüş gibiydi; bu karanlıktan hoşnut değildim.

Egemen'in ne yapacağını çok merak ediyordum ve içimden bir his, gözlerimi hafifçe aralayıp bakmam için yalvarıyordu. Ancak bunu yapmayacaktım.

Egemen'in kokusu bulunduğumuz mekanı tamamen sarmıştı; garip bir şekilde sadece onun varlığını hissediyor, etrafımda başka kimse yokmuş, hatta zaman ve mekan kavramı anlamını yitirmiş gibi hissediyordum. Ensemdeki saçlarım havalanırken soğuk bir şey boynuma dokundu, irkildim ve ne yaptığını anlayarak hafifçe gülümsedim.

"Aç gözlerini."

Gözlerimi açtım.

Sanki karşımdaki o değildi; küçücük bir çocuğun okulda yaptığı resmi annesine gösterirken takındığı o heyecanlı ifade nasıldır bilirsiniz, işte aynen öyle tanımlayabilirdim onu. Kaşları havalanmış, dudakları gülümseme ve tedirginlik arasındaki ince çizgide yuvarlanıyor gibi birbirine kenetliydi.

"Bak," dedi boynumu işaret edip. Bana kolye almıştı. Her ne kadar hediyesini merak etsem de, aylardır gördüğüm bu yüze iki saniye bile bakmayınca kendimi suçlu hissediyordum. Hayatımda gördüğüm en güzel fotoğraftı, ondan gözlerimi ayırmak istemiyordum. Dinlediğim en güzel şarkıydı; her dakika, kusana kadar sesi kulaklarıma dolsun, hafızama kazınsın istiyordum.

Aylardır yanımda olmasına rağmen ondan gözlerimi ayırıp yeni kolyeme bakmak istemiyordum, sevgim merakımdan üstündü.

Yüzünü uzun uzun seyredişime, kaşlarını biraz daha havaya kaldırarak tepki verdi: "Yüzümde bir şey mi var?"

"Hayır," diyebildim sonunda. Ve gözlerimi, incisini tuttuğum kolyeye indirdim.

İşte tam o sırada, kolye elimden kayıp yere düştü. İncilerin yerle temas edince çıkardığı ses duyduğum son ses oldu. Ayakkabılarımın önüne yuvarlanan birkaç inciyse, gördüğüm son görüntülerdi.

Kaşlarımı çattım. Kalbimin bu olanlara anlam vermeye çalışır gibi güm güm attığını, ancak her şeyin anlamlandırılamayacak kadar garip olduğunu biliyordum.

İnciler yere saçılırken zeminde sadece bir çift ayakkabı vardı; benimkiler.

Damarlarımda akan kan sanki bir anlığına durmuştu; korkarak kafamı kaldırdım.

Zaman yoktu.

Mekan yoktu.

Egemen... yoktu.

Belki de hiç var olmamıştı.

/•\

Ter içinde uyandığımda, aniden yataktan sıçrayışımdan dolayı belime giren krampın acı sızısını hissettim. Yüzüm acıyla buruştu ve elim istemsizce belime gitti.

Gözlerimi fal taşı gibi açıp etrafıma baktım, odamdaydım. Masamın üzerinde yanan gece lambası odayı aydınlatıyor, ve aynaya yansıyan görüntümü daha net görmemi sağlıyordu. Topuz yaptığım saçlarım yüzümün her yerine yapışmış, üzerimdeki gecelik tabiri caizse suya batırıp çıkarılmış gibi sırılsıklamdı. O sırada gözlerim masanın üzerindeki çerçeveye ilişti; çerçevenin içinde Egemen'i balık tutarken çektiğim bir fotoğraf vardı.

Bayat EkmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin