Güneş, perdenin arasından sızıp gözüme işkence ederken gözlerimi inatla sımsıkı yumup sola döndüm ve bacağımı yatağın diğer tarafına, kolumu da yanımdaki yastığa attım.
Ancak ne bacağım yatağa, ne de kolum yumuşak yastığa değmişti. Uykumdan vazgeçmek istemesem de bu anlam kargaşasına bir son vermek için gözlerimi sakince araladım ve o an damağımın kuruduğunu hissettim.
Egemen karşımda yatıyordu; elim onun omzunda, bacağım karnındaydı. Onun yatağında beraber yatıyorduk.
Daha önce açılmakta zorlanan gözlerim birden fal taşı gibi açıldı ve elektrik çarpmış gibi ayağa fırladım. Egemen bunu sinek vızıltısı gibi algılamış olmalıydı ki, sadece bana sırtını dönüp uyumaya devam etti.
Ayağa kalkar kalkmaz gece yatmadan önce bordo komodinin üzerine bıraktığım telefonumu alıp saate baktım.
12.43
Ne yapacağımı bilemez halde telefonumu cebime attıktan sonra aynanın karşısına geçtim ve saçımı düzenli bir hale soktum. Hemen banyoya koşup yüzümü yıkadım ve geri döndükten sonra kısaca Egemen'e baktım. Dün gecenin kırıntıları hala aklımdaydı.
Ona hayali bir öpücük atıp evden çıktım.
Annem saat 11 gibi uyanırdı. Beni evde göremeyince kim bilir neler yapmıştı.
Merdivenleri koşarak indim ve demir kapıdan çıktıktan sonra ılık havaya adım attım. Altımda pijamam ve üstümde yarısının fermuarı çekilmiş gri hırkamla sokakta yürürken, anneme uyduracağım yalanı düşünüyordum.
Cebimdeki bozuk paraların varlığını hissedince gülümsedim. Şaşırmamıştım çünkü bir parayı bozdurduktan sonra bozukları hep bu hırkanın cebine atardım. Ekmek almaya gittiğimi söyleyebilirdim. Pijamalı olmam da bunu kanıtlardı. Eğer erken uyanmışsa ve o vakte kadar nerede olduğumu sorarsa, tanıdık biriyle karşılaştığımı söyleyebilirdim.
Kaldırımda hızlı adımlar atarak yürürken dönemeçi döndüm ve nihayet evimin olduğu sokağa girdim.
Önüme çıkan ilk fırına doğru yol alırken, çok kalabalık olmayan ama yine de pijamalı halimle utanmam gereken insanların arasından geçiyordum. Gözlerim yerde, fırına girdim ve cebimdeki üç lirayı kadına uzatıp üç ekmek aldım.Masmavi gözleri ve aşırı derece güzelliği olan kadını fırında görünce gözlerim şokla ve acımayla açıldı.
Sana bu güzellikle fırında çalışmayı nasip eden hayat bize neler yapmaz.
Kadın içimden geçeni okumuş gibi gülümsedi ve "hayat işte," diye mırıldandı. Sanırım yüz ifademi anlamış ve onu gören herkesin böyle davrandığını bildiği için böyle tepki vermişti.
Ben de teşekkür edip ekmeği aldıktan sonra koşar adım evin önüne geldim ve cebimdeki anahtarları sessizce çıkarıp kapıyı açtım. Belki de annem uyanmamıştı.
Ancak içeri girer girmez annemin mutfaktan koşuşunu ve havada uçan terliği görünce, yanıldığımı anladım.
Terlik, tam göğsüme çarptıktan sonra yere düştü ve ben daha ne olduğunu anlayamadan annem gelip ikinci terlikle kalçama vurmaya başladı. Rezilliğimizi kimse görmesin diye kapıyı örttükten sonra, "ne oluyor?!" dedim. "Ne vuruyorsun anne ya!"
"Nerdesin kız sen? Kaç kere aradım seni! Niye açmıyorsun kızım! Deli mi edeceksin beni?!"
Aramış mıydı?
O an cebimden telefonumu çıkarıp baktığımda, annemden tamı tamına on üç arama olduğunu gördüm. Muhtemelen sabah saate bakarken o anki şokla cevapsız çağrıları görememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayat Ekmek
Teen Fiction"Âşık olacağımız kişiyi kendimiz seçmeyiz, derler. Ama ben bu düşünceyi desteklemiyorum. Ben seni seçtim, Leyla. Bu yüzden; kalbini kazanana kadar senden vazgeçmeyeceğim." |25.08.2017|