Mihrimah'tan;
Bitmişti.
Cesaretimi toplayıp başımı kaldırdım.
Oda başını kaldırdı o anda. Göz göze geldik. Gözlerimi kaçırdım. Ama o bakıyordu hissediyordum. Oturduğum yerden yavaşça kalktım.
"Ben Saliha'ya bakayım" dedim. Ne diyeceğimi bilemiyordum.Kaçmak istemiştim.
"Bekle" dedi. Arkam ona dönüktü. Ve şu an ona dönmeye korkuyordum. Derin bir nefes alıp arkamı yavaşça döndüm.
Yanıma yaklaştı. Gerilmiştim.
"Şimdi gönül rahatlığıyla kalabilirsin" dedi ve çekip gitti.
Omuzlarım çökük bir şekilde mutfağa gittim.
Ayşe teyze ocak başında yemek yapıyordu. Saliha'da salata yapıyordu.
Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordum. Dolaptan yoğurt vesaire çıkartıp masaya koyuyordum. Fakat elim ayağım birbirine dolanıyordu. Bitmişti.. hayallerim sönmüştü. Gözlerim yanıyor burnum sızlıyordu.
"Ben odama çıksam iyi olacak" dedim ve koşar adımlarla odama çıktım. Kapımı kilitleyip yatağa bıraktım kendimi. Sessizce ağlıyordum. Hıçkırıklarım boğazımızı tırmalıyordu. Ailemden kimsem yoktu. Annem yoktu. Babam yoktu. Amca, hala, dayı desen onları hiç bilmiyordum. Bir tek Ayşe teyze vardı. Yani yanlarına gidebileceğim kimsem yoktu velhasıl. Sığınabileceğim bir limanım yoktu.
Lakin dua edebileceğim Rabbim vardı.
Yataktan kalktım ve göz yaşlarımı elimin tersi ile sildim. Banyoya gidip abdest aldım. Namazımı kılmak için seccademi halının üzerine serdim ve namazımı eda ettim. Ellerimi semaya açıp dua etmeye başladım.
"Rabbim, sen hakkımda hayırlısını ver. Bana yardım et, yol göster." Duamı bitirip seccademi katladım ve kitaplıktan bir kuran'ı kerim alıp sandalyeye oturdum.
Bir, iki , üç sayfa derken çokça okumuştum. Kapım tıktıklandı.
Kalkıp açtım. Saliha elinde yemek tepsisi ile gelmişti.
Geçmesi için yol açtım.
"Yalnız kalmak isteyeceğini düşündüm. Bu yüzden rahatsız etmedik." Dedi.
"Teşekkürler" dedim ve elinde ki tepsiyi alıp koltuklu kısımda ki orta sehpaya koydum.
Açıkçası iştahım yoktu.
"İyi misin?" Dedi Saliha üzgündü .
"Allah'a şükür" dedim ve tuvalimin karşısına geçtim.
Tabloma devam ediyordum. Saliha ise gözlerini halıya sabitlemiş düşünüyordu.
Arkamı döndüm.
"Biraz bahçeye çıkalım mı hem bende merak ediyorum" dedim.
Başını kaldırıp "olur" dedi ve gülümsedi.
Odadan çıktık. Görünürde kimseler yoktu.
"Buraklar terasta" dedi Saliha.
Ayakkabılıktan ayakkabılarımızı alıp sürgülü camı açıp bahçeye çıktık. Hava soğuktu. Rüzgar sert esiyordu.
Bahçede çimlerin üzerinde duran bambu takımlara oturduk.
Suskunduk. İkimizde önümüze dönmüştük.
Bu evin sevdiğim hatta aşık olduğum bir şeyi vardı. Manzarası.
Boğazı görüyordu. Hemde bir ucundan bir ucuna.
Köprü bugün kırmızı ışıklarını yakmıştı.
Gecenin ortasında parlayan İstanbul yine tüm zerafetiyle denize ışıklarını düşürmüştü.
Her iki yakasıda ışıklar ile aydınlanmış boğaza güzel görünmek için çabalar cinstendi.
Hafif ama sert esintisi yüzümüzü okşuyordu bir ana şefkati timsali.
Bakışlarımı zorda olsa sessizliğine alışkın olmadığım Saliha'ya çevirdim.
Rengi solgun, gözleri çöküktü. Bir haller vardı üzerinde. Şu son saatler böyle olmuştu.
"Saliha iyi misin" elimi omzuna koyup sordum.
Kurumuş dudaklarını yaladı " bilmiyorum, midem kötü" dedi.
"Gel içeriye geçelim" dedi elinden tutup kalkmasına yardım ettim.
Bir iki adım attık. Sendeledi. Başını tuttu.
"Saliha" deyip koluna sıkıca girdim.
Birden ellerim arasından kayıp yere düştü.
Korkuyla çığlık atmıştım.
"Saliha, Saliha"diyerek onu dürtüyordum.
"Burak" diye bağrdım. Çığlıklarımı duymuş olacaklar ki hem Yiğit hem Ayşe teyze hemde Burak telaşla yanımıza geldiler.
Saliha'yı yerde gören Burak "Saliha" diye gürleyip bir çırpıda Saliha'yı kucağına aldı. Açık olan kapıdan içeriye girip aceleyle dış kapıya gitti. Bizde arkasından gidiyorduk.
"Ayşe Teyze sen dur" dedi Yiğit ve konsoldan araba anahtarını alıp aceleye arkamızdan geldi.
Arabaya bindi. Burak kucağında Saliha ile arkaya geçti. Bende öne geçmek durumunda kaldım.
Hızla ana yola çıkmıştık. Kestirmelerden en yakın hastaneye ulaşmaya çalışıyorduk.
"Saliha aç gözlerini" Burak çok telaşlanmıştı. Biz de öyle.
İçimden dualar ediyordum.
Olabildiğince çabuk bir şekilde hastaneye varmıştık. Hızla arabadan indik.
"Sedye getirin" dedi Burak bağırarak. Gelen sedyeye Saliha'yı yatırıp sedyenin peşinden koştu. Acil servise alınan Saliha'nın arkasından bakakalmıştık sadece.
Koktuklardan birine çöktüm. Burak ise duvarın dibine çökmüş başını elleri arasına almıştı.
"Ne oldu birden" dedi.
"Bilmiyorum aniden bayıldı" dedi dokunsalar ağlayacaktım.
Acil servisin kapısı açılınca sedye ile kolunda serum takılı Saliha'yı çıkardılar.
"Nereye" dedi Burak hızla ayağa kalkıp.
Hemşirelerden biri durdu.
"Özel odaya alıyoruz. Tahlillerimizi yaptık. Merak etmeyin görünürde bir şey yok. Birazdan sonuçlar çıkar" dedi ve ayrıldı.
Saliha'nın arkasından bizde onları takip ettik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZEN (Düzenleniyor)
General FictionCinayetin parçalanmış sayfaları... Aşk, hüzün, öfke, acı, feda... belki de her şey, her his, her duygu Bir adam var. Belinde silah, elinde kitap. Kalıplaşmışın dışında. Aşık, anlayışlı, bilgili, iyi kalpli... Genç bir kadın var. Yüreği özlemle dol...