12.BÖLÜM

2.7K 202 28
                                    

Ne kadar boş depoda dolu gözlerle arkasından baktım bilmiyordum lakin bildiğim iyi bir şey vardı. Yalnızdım. Ne babam vardı burada ne de Yiğit.
Omuzlarım çökmüş sırtım kamburlaşmıştı sanki daha fazla dayanamaz gibi.
Kollarımı iki yanıma sarkıtıp yürümeye başladım.
Soğuk depo kasvetli havasını yüzüme üflerken gözlerimin yandığını hissettim.
Ürkütücü deponun sonuna geldiğimde arkası dönük bir şekilde elleri siyah kabanının cebinde kumral ve hafif dalgalı saçları rüzgar sayesinde ahenkle dans eden Yiğit vardı.
Babama söylediklerimden sonra çekip gitmişti. O anları düşününce sanki o yokmuş gibi konuşmuştum.
Ağır adımlarla ilerleyip tam yanına durdum.
Başını bana çevirdi.
Benden nefret eder gibi baktı ve arabaya doğru yürümeye başladı.
Arkasından gittim.
İkimizde arabaya geçtiğimizde sessizlik hakimdi.
Ne o konuşuyor ne de ben konuşuyordum.
Yüzünde değişik bir ifade vardı. Sanki morali bozuktu. Gözleri düşmüş keyifsizdi.
Yolu izledik bir müddet.
Sessizliği bozan o oldu.

"Babanla görüştüğünü kimseye söylememen gerektiğini biliyorsun" öyle farklı bir tınıyla söylemişti ki ne kızgındı ne iyiydi ne de umursamaz.

"Biliyorum" dedim bakışlarımı camdan ayırmadan.

Sustu.
Yaklaşık bir saat yol sürmüştü ve sadece susmuştuk.
Eve geldiğimizde arabadan indi. Beni arkasında bırakıyordu hep. Benden önce eve girdi. Ve yukarıya çıktı. Normalde eve girmemi beklerdi. Ve bana samimi davranırdı.
Söylediklerimin onu kırmış olabileceğini düşündüm. Ama o benim laflarımla kırılıp dökülecek bir adam gibi durmuyordu.

Kafamdakileri kapı dışarı etmeye çalışıp ayaklarımı sürüye sürürüye odama çıktım. Başörtümü çıkartıp astım. Üstüme rahat birşeyler giyip yatağa uzandım.
Gözlerimi tavana dikmiş sadece düşünüyordum.
Hava kararmaya başlamıştı.
Biraz daha hareketsiz yatmıştım. Odam tamamen karanlık olduğunda zorda olsa kalkıp ışığı açtım.
Kapıya yaklaşınca tıkırtılar duyup kapıyı açtım.
Yiğit odasından çıkıyordu.
Sadece bir saniyeliğine yüzüme baktı ve merdivenlerden indi.
Öyle soğuktu ki sanki ben buz kesmiştim.
Arkasından indim.
Salonda koltuğa oturmuş eliyle şakaklarını ovuyordu.

Salonun bir ucunda duran kitaplıktan bir kitap aldım ve Yiğit'e uzak bir koktuğa oturdum.
Yüzüme dahi bakmıyordu.
Biraz oturdu. Sonra ayaklandı. Kitabı koltuğa bırakıp dikleştim.

"Bir sorun mu var?" Boğazımı temizleyip sordum.
Yüzüme sertçe baktı. Çenesi gerilmişti.

"Sence?" Dedi tam olarak bana dönüp.
Anlamayan ve tedirgin gözlerle ona baktım.
"Her seferinde lanet bir adammışım gibi konuşmaktan vazgeç." Sinirliydi. Hem de çok. Onu böyle görmek beni rahatsız etmişti.
Ayağa kalktım.

"O kelimeyi kullanma" dedim düz bir ifade ile. "Çünkü öyle değilsin kesinlikle" diye ekledim.

"Bana kendimi böyle hissettiren sensin! Yine her zamanki gibi kendi açından bakıyorsun sadece." Bağırıyordu.
Gözlerimi kısıp sesini alçaltmasını bekledim.

"Ben sana kendini böyle hissetmen için birşey söylemedim" onun aksine sessiz konuşuyordum.

Bana acır gibi baktı. Sonra acı acı güldü.
"Senin gözünde kötü işler yapan adi bir adamım" dedi başını sallayarak.

Kaşlarımı çattım.
"Ne işler yaptığını bilmediğim sadece tahmin ettiğim için öyle söyledim. Anlat o zaman. Tanıt kendini. Seni sadece adını biliyorum Yiğit. Sadece adını." Sitemle mırıldandım.

"Yüzüme mi bakıyorsun? Benimle sohbet mi ediyorsun? Bana soğuk davranmaktan başka ne yapıyorsun? Ne anlatayım. Nasıl anlatayım?" Karşımda içindekileri sertçe döken açıkçası kırgın bir adam vardı.
Ve bir kez daha karar verdim. O çok farklı bir adamdı.
Onun hakkını yemiştim evet. Neden onun hakkında suizan yapmıştım bilmiyordum.
Kendimi kötü hissediyordum. Ama neden ona sıcak davranmamı bekliyordu anlam veremiyordum.

HAZEN (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin