Hiç bir zaman anne olunca anlarsın diyen bir annem olmamıştı. Aksine anne olunca beni anlarsın diyen bir babam olmuştu. Çünkü o bana hem anne hem baba olmuştu.
Anne olmak yıllarca bana çok uzak bir kavram gibi gelmişti.
Anne olmak... sahi şu an hissettiğim her duygu anne olmanın bir özelliği miydi?
Anne gibi hissetmek, anne gibi korumak, anne gibi bakmak, anne gibi SEVMEK...Ben sadece varlığını bildiğim bir cana bu kadar bağlanmıştım ya, işte anne olmak buydu.
Daha o küçücük cana bir şey olmasın diye adımlarımı bile dikkatli atarken onu kucağıma aldığımda inşallah kim bilir nelere dikkat edecektim.
Saçının teline zarar gelmemesi için kim bilir nelerden sakınacaktım.
Bu duyguları anne olmadan kimse anlamazmış gerçekten.
Dediğim gibi sadece varlığından haberdar olduğum bir can için öyle derin şeyler hissediyordum ki, Allah'a bin şükür."Heyecandan ölebilirim" diyen Yiğit düşüncelerimden sıyrılmama neden olmuştu.
Başımı ona doğru çevirdim ve gülümsedim.
"Bende." Dedim.
Biraz sonra bebeğimizi ilk kez görecektik. Ve bu yüzden tarifi imkansız bir heyecan yaşıyorduk.
Heyecanımızı bastırmak istercesine birbirimizin eline sımsıkı kenetlenmiştik."Kaç aylık acaba?" Diye sordu Yiğit.
"Çok büyük olduğunu zannetmiyorum."diye mırıldandım.
Biraz sonra doktorun odasının kapısının üzerindeki ekranda ismim yanmıştı. Yiğit ile kalkıp odaya girdik.
Bana hamile olduğumun haberini veren Sevde hanıma gelmiştim. Aslında Saliha'nın doktoruna gitmek istiyordum ama çok yoğunmuş. Hem Sevde hanım da genç bir doktordu. Yalnız sadece tecrübesizliği beni tedirgin ediyordu.
Kafamda ki düşünceleri savurup Sevde hanıma selam verdim."Merhaba Mihrimah. Hoşgeldin." Dedi koltuktan kalkıp yanıma gelip.
"Hoşbulduk." Dedim elini sıkarak.
"Nasılsın?" Dedi tebessüm ederek. Gerçekten çok sıcak kanlı biriydi. Ve kendimi ona çok yakın hissetmiştim.
"İyiyim Sevde hanım siz nasılsınız?" Dedim bende tebessümle karşılık verip.
"Teşekkürler. Sevde demen yeterli." Dedi ve Yiğit'te döndü.
"Sizde hoşgeldiniz." Dedikten sonra koltuğuna oturdu.
Siyaha yakın çekik gözleri ve yüzüne yakışan gözlüğü ile oldukça güzel ve şirin biriydi.
Başına bağladığı gri şalı beyaz önlüğü ile uyum sağlıyordu."Önecelikle anne ve baba adaylarımızla tanışalım." Dedi öne doğru eğilip gülümserken.
Tebessüm ettim ve arkama yaslandım.
"Adım Berfu Mihrimah. 24 yaşındayım." Dedim.
"Güzel. O halde ilk gebeliğiniz değil mi?" Diye sordu.
"Evet." Dedim başımı sallayıp.
"Pekala. Şimdi minik bebeğinizi görmeye hazır mısınız?" Dediğinde Yiğit öne atılıp heyecanla "evet" demişti.
Sevde gülümseyip ayağa kalktı.
"Buyrun şuraya geçelim." Dedi odanın içindeki küçük bölmeyi işaret edip.
Sevde'yi takip edip odaya girdik.
Burası karanlıktı. Az bir ışık süzülüyordu yalnızca.
Duvarın kenarında siyah bir sedye vardı. Yanında ultrason cihazı karşısında ise ultrasona bağlı büyük bir ekran vardı."Şuraya uzanabilirsin." Dediğinde heyecanlanmıştım.
Yiğit'te baktığımda haydi der gibi bana bakıyordu. Gülümseyip feracemi çıkardım ve Yiğit'e verdim. Sedyeye uzanıp tişörtümü birazcık yukarı sıyırdım.
Sevde ultrasonun başına geçti ve yan tarafında duran jeli alıp karnıma sıktı. Soğuk jel ile ürpermiştim.
Küçük cihazı jelin üzerinde gezdirmeye başladığında karşımda ki ekranda gördüğüm şey yalnızca rahmimdi.
"Hani?" Dedim heyecanla.
Yiğit'te kaşlarını çatmış ekrana bakıyordu.
"Burada işte." Dedi ok işareti ile mercimek tanesi kadar olan noktayı işaret ederken."Çok küçük." Dedi Yiğit. Sanki kendi kendine konuşuyor gibiydi.
Evet çok küçüktü.
Ekrana bakıp gülümserken gözümden bir damla yaş akmıştı. Minicikti. Bizden bir parçaydı. Candı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZEN (Düzenleniyor)
General FictionCinayetin parçalanmış sayfaları... Aşk, hüzün, öfke, acı, feda... belki de her şey, her his, her duygu Bir adam var. Belinde silah, elinde kitap. Kalıplaşmışın dışında. Aşık, anlayışlı, bilgili, iyi kalpli... Genç bir kadın var. Yüreği özlemle dol...