17.BÖLÜM

2.7K 183 16
                                    

Bu bölüm sevgili arkadaşım @hafsanr için ithaf ediyorum.
Doğum günün kutlu olsun Hafsa'm Allah sağlıklı uzun ömürler versin inşallah❤️🎂

Hislerimi kaybederken zar zor " ne" diye inlemiştim.
Başını eğdi. "Maalesef" diye mırıldandı.
"Anne" diye fısıldadım. Göz kapaklarım kendilerini zor taşıyordu.
Nefes almakta zorluk çekerken kendimi kaybetmiş gibiydim.

Yıllardır anne yokluğu, anne hasreti çekiyordum. Ona dair çok az anım vardı. Büyüdükçe de azalıyordu zaten. Onun özlemiyle büyümüştüm hep. Ona dair olan anılarımı kaybetmemek için çok çabalıyordum.
Ve ben anneme çok benziyordum.
Tam yirmi yıldır her anneler gününde gözyaşlarına boğuluyordum. İlkokul, ortaokul zamanlarımda anneler gününe birşey yapılacağında bende yapıyordum ama onu annemin eline veremiyordum. Yalnızca toprağın üzerine bırakabiliyordum.
Ya da parkta bahçede annen nerede denildiğinde verecek cevabım olmuyordu.
Bana "aman kızım dikkatli ol. Okuldan sonra hemen eve gel. Bir yerlere gitme. Hava soğuk üşütürsün" diyen bir annem yoktu.
Okuldan geldiğimde "bugün neler yaptın anlat haydi" diye sorular sorun yoktu.
Ağladığımda gözyaşlarımdan öpen annem yoktu. Saçlarımı hep tarayıp tam üzerinden güzel öpücüklerini konduran anneme dair tek tük şeyler hatırlıyordum.
Ondan kalan resimlerle büyümüştüm evet.
Yeşil gözlerine kumral saçlarına hep hayran olmuştum.
Babamla birbirlerine olan aşkları benim için en güzel masallardan bile daha güzeldi.

Gözümden tek damla yaş aktı. Bu sefer yüreğimin en derinlerinden gelmişti bu yaş.

Yiğit yerinden kalkıp yanıma geldi. Beni kollarının arasına aldı.
Ne birşey diyebiliyordum ne de ağlayabiliyordum.
Kalakalmıştım öylece.
Kulaklarım yanıyor, burnum sızlıyordu.
Ne kadar böyle kaldık bilmiyordum. 
Rüzgarın esintisi yüzümüze vuruyor, kuşların kanat çırpış sesleri kulağımıza geliyordu.
"Beni anneme götürür müsün?" Diye fısıldadım.
"Tabi" dedi ve ayağa kalktı. Elimden tutup beni kaldırdı.
Koluna girip yürümeye başladım.
Arabaya bindiğimizde mezarlığın yolunu tutmuştuk.
"Bunu neden yapmış?" Dedim sesim zar zor çıkıyordu.
"Bilmiyorum" dedi direksiyonu sıkı sıkı tutarken.
"Seni çok iyi anlıyorum" dedi. Üzgündü ve beni anlayabilirdi evet. Onunda annesi yoktu.
Mezarlığa geldiğimizde arabadan inip anneme doğru koştum.
Soğuk mermere oturdum. Elimi toprağa koydum.
"Sana bunu yapan adamı hiç affetmeyeceğim anne. Ona bir daha üzülmeyeceğim. Babama da kızmayacağım." Dedim. İşte şimdi içimde kalan yaşlarım dışarı vurmuştu.
"Seni özlüyorum.." diye fısıldadım.
Buraya her geldiğimde mezar taşında  Mihrinaz Karan ismini görmek beni yıkıyordu.
Hep dua ediyordum. İnşallah cennette görüşüp hasret giderecektik.

Omuzumda Yiğit'in elini görünce başımı ona çevirdim.
"Ben arabanın oradayım" dedi ve uzaklaştı.

"Biliyor musun anne ne yapacağımı, ne hissedeceğimi bilmiyorum. Yiğit'in aşkına karşılık veremiyorum." Fısıltılar halinde konuşuyordum.
Biraz daha orada vakit geçirdim. Son olarak çiçekleri düzeltip ayağa kalktım.

Yiğit arabanın içinde bekliyordu.
Kapıyı açıp bindim.
"Teşekkür ederim" dedim.
Başını salladı.
Eve doğru gidiyorduk.
Trafik yoğundu.

"Yiğit" dedim.
"Efendim" dedi bir saniyeliğine bana bakıp.
"Senin annen neden vefat etti?" Diye sordum.
Çenesi kasılmıştı. Direksiyonu sıkıca tutuyordu.
"Babam, annemi öldürdü" dedi.
Bunu tahmin etmiyordum ya da bunu beklemiyordum.
Şaşkınlık ve üzüntüyle ona baktım.
Yüzünde sadece kızgınlık vardı.
"Özür dilerim" dedim konuyu kapatıp.
"Önemli değil" diye mırıldandı.
Alt dudağımı ısırıp önüme döndüm.
Birşey sormasam daha iyi olacaktı.

HAZEN (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin