Şirkete geldiğimde hızlı adımlarla Yiğit'in odasına çıktım.
Kapıyı tıktıkladım ve girdim.
Beni görünce şaşırdı.
Ayağa kalktı ve yanıma geldi.
"Bir şey mi oldu" dedi gözlerini gözlerimde gezdirirken.
"Oldu" dedim.
Kaşları çatıldı.
"Anlat" dedi.
Koltuğa oturup çantamı masaya koydum.
Oda kendi koltuğuna oturup ellerini masanın üzerine koydu."Bade geldi yanımıza kafedeyken" dedim.
"Ee" dedi öne doğru eğilip.
"Bana kendince uyarılarda bulundu. Bende sen kimsin ki diye çıkıştım ve bana ne dedi biliyor musun" dedim.
Başını olumsuzca salladı. Adamın sakinliği beni çıldırtacaktı."Yiğit'in kız arkadaşıyım dedi" dedim sinirliydim.
Hayretle bana baktı. Tam birşey diyecekti ki ben araya girdim."Keşke kız arkadaşın olduğunu söyleseydin. Düğün felan olmayacak. O kız haklı. Kimse sevdiğini paylaşmayı hak etmez her ne sebepten olursa olsun. Bak ben başımın çaresine bakarım Yiğit. BOŞANALIM" dedim. Sesimi yükseltmeden çözüm odaklı konuşmaya çalışıyordum. Boşanalım derken de oldukça ciddiydim.
Fakat onun ben boşanalım dedikten sonra yüzünün aldığı ifadeyi tarif bile edemezdim."Bade kız arkadaşım felan değil" dedi sert bir tınıyla.
Kaşlarım hayretle çatılırken diyeceklerini merak ediyordum."Buna nasıl inandın ve buraya gelmiş boşanalım diyorsun Mihrimah. Üç hafta sonra düğün var düğün olmayacak diyorsun. Hiç kimse sevdiğini paylaşmak zorunda değil diye saçma sapan cümleler kuruyorsun. Ortada sevdiğini paylaşan birisi yok. Bade sana daha neler saçmaladı bilmiyorum ama sakın ona inanma" dedi sesini yükselterek.
Yiğit'in her mevzuda haklı çıkması canımı sıkıyordu.
"Ben sandım ki cidden siz sevgilisiniz. Ve buna göz yumamazdım" diye mırıldandım. Biraz önce esip gürleyen ben şimdi mahçup olmuştum.
"Öyle birşey yok olmazda. Tamam biz zor bir durumda kaldığımız için evlendik ama evlendik. Sonuçta evliyim. Sana da ters birşey yapmam" dedi ikna edici bir ses tonuyla.
"Peki" dedim ve arkama yaslandım.
Böyle demesi hoşuma gitmişti. Sadakatliydi anlaşılan."İstersen şirketi dolaşabilirsin" dedi ortamın kötü havasını dağıtmak istercesine.
"Tamam" dedim ve ayağa kalktım. Telefonumu alıp çantamı odada bıraktım.&&&
Şirketi boş boş geziyordum. Araba şirketi olduğu için alt kattaki showroomdaydım.
Model model çeşit çeşit arabalar vardı.
Bir süre sonra araba görmekten bıkkınlık gelmişti ve yukarıya çıktım.
Kapıyı tıktıklayıp içeri girdim.
Yiğit'te paltosunu giyiyordu."Gidelim" dedi ve bilgisayarını kapatıp yanıma geldi.
Şirketten çıkıp arabaya bindik."Yemek yiyelim bir yerlerde" dedi.
"Olur" diye mırıldandım.
Sarıyer yakınlarında bir lokantaya girdik. Cam kenarında bir masaya oturup siparişlerimizi verdik.
"Düğün için ihtiyacın olan birşey var mı? Gelinlik felan" yine bir tartışma çıkartacağımı zannediyordu galiba ve bu yüzden tereddütlü söylemişti."Hallettik"dediğimde şaşırmıştı.
Memnun bir ifadeyle arkasına yaslandı.
Bazen karşılıklı olduğumuzda bana böyle bir ifadeyle bakması farklı hissettiriyordu.
Şu an hala bakıyordu.
Ne oldu anlamında kafamı salladım.
Ve tabiki garson geldi. O mevzuda orada kapanmış oldu.Yemeklerimizi yerken Bade konusuna açıklık getirmek istemiştim.
"Bade ile konuştun mu?" Diye sordum.
Çatalı tabağa bırakıp bana döndü.
"Konuştum" dedi ve boğazını temizledi. "Sen yanlış anlamışsın. Kız arkadaşıyım derken arkadaş babında söylemiş. Sen ters anlamışsın yani" dediğinde elimde ki çatalı ve bıçağı bırakıp hayretle Yiğit'e baktım.
"Madem öyle arkadaşıyım ya da yakın arkadaşıyım deseydi. Kız arkadaşıyım lafından herkes onu çıkartır" dedim.
Umursamazca başını eğip yemeğine devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZEN (Düzenleniyor)
General FictionCinayetin parçalanmış sayfaları... Aşk, hüzün, öfke, acı, feda... belki de her şey, her his, her duygu Bir adam var. Belinde silah, elinde kitap. Kalıplaşmışın dışında. Aşık, anlayışlı, bilgili, iyi kalpli... Genç bir kadın var. Yüreği özlemle dol...