"Karakoldayım" diyebildim zorla.
"Ne işin var orada" diye kükredi.
"Anlatacağım. Sakin olur musun?" Dedim.Tabii yüzüme kapanan telefonla neye uğradığımı şaşırmıştım.
Harika!
Ne kadar güzel. Şimdi yanlış anladı."Bir sorun mu var?" Diyerek yanıma geldi Murat.
"Ha..hayır" dedim. "Beni çağırdın birşey mi oldu?" Diye sordum.Başını sallayıp ifade odasını gösterdi.
Seri adımlarla ifade odasına yönelirken içeriden gelen seslerle endişelenmiştim.
Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara iyi değildi.
"Dilara" engel olamadığım çığlıkla sanırım şu an nöbet geçirmekte olan Dilara'nın yanına diz çöktüm.Titriyordu. Ve ben yapmam gereken her şeyi unutmuştum.
"Ne zamandan beri böyle" dedim telaşla.
Murat'ta oldukça şaşkın gözüküyordu.
"Seni çağırdığım zaman böyle değildi. Sadece ağlıyordu" dedi."Ambulans çağırdınız mı?" Diye sordum.
"Evet"
Dilara'nın titreyen bedenini tutmaya çalışıyordum fakat fayda etmiyordu.Polislerden biri onu ifade odasından çıkartmaya çalıştı. Ve işini cidden profesyonelce yaptı.
Ambulans geldiğinde Dilara'yı ambulansa alıp vakit kaybetmeden yola çıktı.Telaşla etrafa bakarken Murat'ın arabayla önüme geldiğini fark ettim.
Arka kapıyı açtığımda beni durduran Yiğit'in epey gür bağırması olmuştu."Mihrimah"
Elim arabanın kolunda kalırken zorda olsa sesin geldiği yöne baktım.Yiğit aşırı kızgın gözleriyle bana ve arabada ki Murat'a bakıyordu.
Elimi arabanın kolundan çekip tam anlamıyla Yiğit'e döndüm.
"Neler oluyor?" Diyerek üstüme geldi.
Derin bir nefes alıp tekrar arkamı döndüm."Murat sen git ben sonra gelmeye çalışacağım" dedim.
Yüzünde ki memnuniyetsizlikle arabayı çalıştırdı ve son gaz yola devam etti.Bu sırada sanki Yiğit daha da sinirlenmiş gibi anında yanımda bitiverdi.
"Anlatacağım" dedim gözlerimi büyütüp.
"Senin ne işin var burada" dedi her kelimeye basa basa.Burada ayak üstü nasıl anlatabilirdim ki.
"Şimdi hastaneye gitmem gerek. Lütfen sonra anlatacağım sana. Hastaneye götürür müsün beni" dedim.
Buna daha çok kızacağını biliyordum."Bin arabaya" dediğinde umutlanmıştım.
Hevesle arabaya bindim.
"Kim var hastanede?" Dedi ama hala sakin değildi."Dilara diye bir kız ve Murat komiser" dedim gözlerimi kısarak.
"Dilara kim?" Dedi gözünü yoldan ayırmıyordu ama çenesi gerilmişti. Kaşları da oldukça çatıktı."Uzun hikaye ama yardıma ihtiyacı olan birisi" dedim.
Bir dakika. Bu yol hastane yolu değildi ki.
"Nereye gidiyorsun" diye çıkıştım.
"Eminim başında ona yardım edebilecek çok polis vardır ve senin orada bir işin yok" dedi.Gözlerim hayretle açıldı.
"Polislerin görevini mükemmel yaptığının farkındayım ama ben bir psikoloğum ve bu gibi durumlarda bana ihtiyaçları var" dedimYüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi.
"Henüz mezun olmamış bir psikoloji öğrencisi" dedi aklınca beni düzeltmeye çalışarak."Çok değil üç ay sonra diplomamı o piyanonun üstüne monte ettirirsem eğer, en azından sürekli psikolog olduğumu hatırlarsın" dedim.
Gözlerini baydı.
"Her neyse. Hastaneye gitmene lüzum yok. Üstelik onların psikologları vardır. Onların yoksa hastanenin vardır." Dedi bilmişçe.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZEN (Düzenleniyor)
General FictionCinayetin parçalanmış sayfaları... Aşk, hüzün, öfke, acı, feda... belki de her şey, her his, her duygu Bir adam var. Belinde silah, elinde kitap. Kalıplaşmışın dışında. Aşık, anlayışlı, bilgili, iyi kalpli... Genç bir kadın var. Yüreği özlemle dol...