"Bana emanet"
Yalnız kaldığı odada ayak sesleri hakim olurken biraz olsun toparlanmaya çalıştı Mihrimah. Gözlerinin buğusu önünü görmesini engelliyordu. Eliyle gözlerini sildi. Ama göz yaşları onunla inatlaşırmışçasına daha da hızlı akıyordu.
Zar zor gördüğü görüş alanına elinde peçete tutan yere doğru eğilmiş Yiğit'i gördü. Peçeteyi ona doğru uzattı genç adam. Mihrimah peçeteyi alıp gözlerini sildi.
Çömeldiği yerden doğruldu Yiğit ve bir elini Mihrimah'a uzattı. Hızla yerden doğrulup ayağa kalktı. Eli boşta kalan adam ise biraz bozulmuş duruyordu."Bu sana" dedi ve kabanının içinden çıkardığı mektubu Mihrimah'a uzattı Yiğit.
Mektubu alıp bir koltuğa oturdu genç kız.
Narin elleri ile mektubu zarftan çıkarttı.
Oldukça düzgün el yazısı ile yazmıştı anlaşılan babası bu mektubu. İçinde şunlar yazıyordu;"Benim canım kızım... Biliyorsun sana bu yaşına kadar annenin yokluğunu arattırmadım. Babalık görevimi yaptım. Seni hep çok sevdim. Sana hep iyi imkanlar sundum. İstemediğin birşey için zorlamadım. Sana yalan söylememeye çalıştım ne yazık ki başaramadım. Bilmiyorum beni affeder misin ama ben sana en büyük yalanı söyledim. Hep doğru dürüst işler yaptığımı söyleyerek yalan söyledim. Kötü işlerde olmadığımı söyleyerek yalan söyledim. Dürüst bir iş adamıyım diyerek yalan söyledim. Sen beni hep mert ve cesur bir adam olarak bilirdin, mert ve cesur bir adam oldum elbet ama ben bir katil oldum. Kimi öldürdüğüm ve neden öldürdüğümü şimdi değil zamanı gelince öğreneceksin zaten.
Senden bir tek ricam var benden nefret etme. Beni hep sev kızım. Yiğit'e de güven kızım. Seni çok seven baban..."Son satırlara geldiğinde gözyaşlarıda son demlerindeydi artık. Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerini yumdu sıkıca.
"Bunu nasıl yaparsın baba.." dedi hüzün dolu sesiyle. Elinde ki mektubu özenle katladı ve çantasına koydu. Yiğit'in verdiği peçeteyle bir kez daha gözlerini sildi. Ama o sildikçe yenileri tekrar tekrar düşüyordu.
Hayatı boyunca gördüğü en vicdanlı en merhametli insan nasıl olurda bir insanı öldürebilirdi. Bırakın insanı, hayvanı öldürse dahi inanamayacağı babası nasıl olurda birini öldürdüğünü kendi ağzı ile itiraf ederdi.
Buna inanası gelmiyor, inanmakta istemiyordu zaten.
Söz konusu bir insanın canıydı..."Şimdi ne yapacağım ben" dedi çaresizlikle. "Ben inanmıyorum babamın birini öldürdüğüne. İnanmıyorum."dedi
Karşısında duran koltuğa oturdu Yiğit.
Kollarını dizlerine dayamış ellerini birbirine kenetlemişti. Dikleşti biraz."O evde yalnız başına kalamazsın. Telefondan babanı arayamazsın. Onun dışında hayatına kaldığı yerden devam edeceksin" dedi Yiğit.
"Babamı aramam ama o evde nasıl yalnız başıma kalamam?" Diye sordu Mihrimah.
"Evdeki yardımcınız ile birlikte bana yerleşeceksiniz." Şaşırdı genç kız. Böyle birşey nasıl mümkün olabilirdi. Mantıksızlığın en üst seviyelerini yaşıyor olmalıydı karşısında ki adam.
"Böyle birşey mümkün olamaz" dedi itiraz ederek.
Adam sert bakışlarını Mihrimah'a yöneltti.
"O zaman o evde kal da hem seni hem o yaşlı kadını öldürsün o Laurent denen herif" dedi sinir ve hırsla söylendi hatta sesini yükseltti Yiğit.
Mihrimah koltuğa sinmişti.
"Laurent kim?" Dedi merakına yenik düşerken.
"Düşmanımız"dedi Yiğit kısa bir cevapla.
Alışık olmadığı kelimelerdi bunlar Mihrimah için. Düşmanmış, öldürmekmiş yabancıydı bunlara.
"Şimdi eşyalarını toplamak için evine gideceğiz" dedi ve oturduğu koltuktan kalktı Yiğit.
"Senin evine yerleşemeyiz"dedi Mihrimah.
Yiğit kızgınca arkasını döndü.
"Sebep" dedi oldukça sert bir tınıyla.
"Uy..uygun olmaz böyle birşey yapamam" dedi Mihrimah başını yerden kaldırmazken.
Yiğit gözlerini kısarak baktı genç kıza.
" Bir çaresini bulacağız. Ev yeterince büyük zaten" dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Mihrimah daha başına neler geleceğini düşünürken Yiğit'i takip etti.
&&&&
Sessizlikle geçen yolun ardından Mihrimahların evinin önüne gelmişlerdi. İki genç sukut içinde arabadan indi ve eve doğru yürümeye başladı.
Mihrimah önünde ki adama baktı. En az 1.90 dı galiba. Mihrimah genele göre uzun olmasına rağmen bu adamın yanında oldukça kısa kalmıştı. Bahçeyi geçip kapıya geldiklerinde zile basıp beklediler. Bir kaç saniye sonra kapı açılmıştı. Ayşe teyze Mihrimah'ın tahmin ettiği gibi Yiğit'i görünce şaşırmıştı. Kapının kenarına geçip iki gence yol verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZEN (Düzenleniyor)
General FictionCinayetin parçalanmış sayfaları... Aşk, hüzün, öfke, acı, feda... belki de her şey, her his, her duygu Bir adam var. Belinde silah, elinde kitap. Kalıplaşmışın dışında. Aşık, anlayışlı, bilgili, iyi kalpli... Genç bir kadın var. Yüreği özlemle dol...