2 ay sonra...
"Nasıl oldum?" Dedi Saliha ellerini açıp bana dönerken.
İki ay içerisinde epey büyümüş karnını çok az belli eden bol siyah zarif bir elbise giyinmişti.
Üzerinde ki cüppesi, şalının üzerine taktığı kepi ile tamamdı. Ve gerçekten çok tatlı gözüküyordu. Mezuniyet törenine giden aşırı tatlı bir anne..."Çok güzel." dedim gülümseyip. "Dur bakalım poz ver." deyip telefonumu çıkardım.
"bir saniye.." dedi ve yan durup bir elini karnına koydu. Kameraya doğru gülümseyip diğer eli ile kepini tuttu.
Fotoğrafını çekip telefonu kapattım.
"Tamamdır." dedim.
"Şimdi sıra sende" dedi ve telefonunu çıkarttı.Alt tarafı siyah üst tarafıda kiremit rengi güpür işlemeli bir elbise tercih etmiştim. Kenarda duran cübbeyi giyip, kepide şalımın üzerine taktım.
Pencerenin önüne geçip kameraya döndüm.
Saliha bir kaç poz aldıktan sonra "tamamdır" deyip telefonu çantasına attı.İkimizde cübbelerimizi ve keplerimizi çıkartıp bir çantaya koyduk.
"Haydi inelim o zaman." dedim ve kapıya doğru yaklaştım.Saliha oturduğu koltuktan biraz zorlanarak kalktı ve yanıma geldi.
Merdivenleri inerken koluna girip inmesine yardımcı oldum. Altı aylık hamileydi ve karnı altı aya göre biraz daha büyüktü. Bu da onu epey zorluyordu.
Merdivenlerin sonuna geldiğimizde soluğunu düzene sokup önüne ilk gelen koltuğa oturdu."Okul da bitti ya çok şükür, artık yerimden kalkmam" dedi gülerek.
"Doğuma kadar bencede kalkma." dedi Ayşe teyzem. O da hazırlanmıştı. Siyah feracesinin üstüne kahve tonlarında güzel bir başörtü örtmüştü.Telefonum çalınca çantamdan çıkarttım ve açtım. Arayan Yiğit'ti.
"Efendim Yiğit?"
"Kapının önündeyiz." dedi ve telefonu kapattı."Gelmişler." dedim ve kapıya ilerledim. Hepimiz evden çıkıp arabalara doğru gittik.
Ayşe teyzem ve Saliha Burak'ın arabasına binerken bende Yiğit'in arabasına bindim.
Öne oturup kemerimi bağladım.
"Selamünaleyküm" dedim gülümseyip.
"Aleykümselam" dedi ve gülümsedi Yiğit'te."Çok güzel olmuşsunuz Mihrimah Hanım" dedi göz kırpıp.
Gülümseyip başımı eğdim.
"Siz de çok yakışıklı olmuşsunuz Yiğit bey" dedim. Gerçekten de lacivert takım elbisesi ona çok yakışmıştı.Bu okul için yaptığım son yolculuğum olacaktı.
İçimde bunun burukluğu biraz olsun vardı. Eğitim hayatımı tamamlamıştım. Okulun bitmesinin verdiği mutluluk kadar hüzünü de vardı tabii.
İki ayda öyle çabuk geçmişti ki sınavları nasıl atlattığımızı hala idrak edemiyordum.
Geçen iki ay aynı zamanda yeterince de sakindi. Babamın davası düşmüştü. Hakkında ki yakalama kararı geri çekilmişti. Kaya başının kim olduğunu söylememekte ısrarcıydı ama babamın suçsuz olduğunu itiraf etmişti.
Fakat babam hala Türkiye'ye dönmüyordu. Ve bana ilk defa 'her gün eğer Türkiye'ye gelirse öldürüleceği tarzında tehditler aldığını' söylemişti. Gelmemesinin en büyük nedenini sonunda kabullenebilmiştim. Onu özlüyordum ama yokluğuna alışmış sayılırdım.Okulun önüne geldiğimizde arabayı park edip Salihalar ile beraber büyük alana gittik.
Tören alanına ilerledikçe arkadaşlarım ile karşılaşıyordum. Hepsiyle selamlaşıp oturmak için koyulan sandalyelere oturduk."Biz biraz dolaşalım."dedi Burak ve Saliha'yı alıp gitti.
"Sizde dolaşın biraz." dedi Ayşe teyzem gülümseyerek.
Ben düşünürken Yiğit ayaklanmıştı bile.
Ayağa kalkıp koluna girdim.
Diploma almamıza on beş dakika kalmıştı ve bu zamanı değerlendirebilirdik.
Üniversite hayatım boyunca altından ayrılmadığım, her dertlendiğimde, her sevindiğimde gittiğim ağacın altına götürdüm onu.
Bu büyük ağaç öğlen sıcağında bizi gölgesi sayesinde serinletmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZEN (Düzenleniyor)
General FictionCinayetin parçalanmış sayfaları... Aşk, hüzün, öfke, acı, feda... belki de her şey, her his, her duygu Bir adam var. Belinde silah, elinde kitap. Kalıplaşmışın dışında. Aşık, anlayışlı, bilgili, iyi kalpli... Genç bir kadın var. Yüreği özlemle dol...