Bir adam iki kişilik...
Hem merhem hem yara...
Bir kadın kırık,dökük baştan sona yıkım...
Ölümün varlığını unutarak yaşadığım gerçeği yüzüme okkalı bir tokat olarak inerken mavinin en güzel tonuna baktım. Az önce benimle alay eden adam şimdi nefes...
Önce ruhumun talan edilişine şahit olmuş daha sonra ise kalbimin talan edilmesine izin vermiştim. Buna izin vermiştim! Bendim kendimi ateşlere atan ve yine bendim her şeye göz yuman.
Şimdi isyan etmeye, ona kızmaya ne hakkım vardı?
Olmalıydı. Olması için yanıp kavruluyordum. En azından bu lanet olası yönünü törpülemeliydi.
Notunda bile beni böyle kabul etmiştin yazacak kadar mı kendinden ödün vermemeye kararlıydı?
Bir insanın sevdiği bir insana nasıl zarar verdiğini o an anladım. Sonra her şey yıkılmaya başladı. Bir deprem oluyormuşcasına hissediyor ama hiç bir şeyin yerinden dahi kımıldamadığına şahit oluyordum. Evren karşımda duruyordu ama sanki hiç olmadığı kadar uzaktaydı. Beni mutlu etmek için bu kadar zahmete girmişti ama bu bana mutsuzluk vermişti. Çünkü anlamıştım ki ona bunu ben yapmıştım. En başında değişmezsen bu iş olmaz demek yerine gözlerimi her şeye yummuştum.
Şimdi? O zaman neden şimdi aynı şeyi yapamıyordum?
Çünkü biliyordum ki artık buna bir dur demezsem Evren hiç durmayacaktı. Öte yandan bu güzel sürprizi bozmakta istemiyordum. Bunu yapma sebebi her ne kadar belli olsada...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Bir şey söylemeyecek misin?"
Gözyaşlarım akmamak için direnirken derin bir nefes çekerek balonların ucuna bağladığı fotoğraflara baktım. Söyleyecek tonlarca cümlem, ağzımı açıp konuşacak gram halim yoktu. Her bir fotoğraf ardında sakladığı anıları gün yüzüne çıkarırken yine aynı duygu peydah ediyordu kalbimde. Göz yummak... Sanki hiç can yakmamış gibi davranmak istiyor lakin ona yine aynı kötülüğü yapmak istemiyordum. Ama onu kaybetme düşüncesi de beni korkutuyordu. Karnıma dokunma ihtiyacı duyarak elimi karnıma götürdüm. Bebeğimin varlığı bana güç veriyordu.
"Hep böyle mi olacak?" dedim bir cesaret.
"Çisem, ben buyum ve sen beni böyle kabul ettin. Böyle sevdin. Şimdi neden beni değiştirmek istiyorsun?"
"Bana yalan söyledin." dedim sakince.
Aramızda derin bir sessizlik olurken ne o bana bir adım yaklaştı ne de ben ona. Oysa tek istediğim şey kollarında olmaktı. Ama lanet olası Doruk yine ve yine kara bulut gibi çökmüştü üzerimize.
"Bana yalan söyledin! Yapman gereken tek şey o pisliği polise vermekken sen... Evren biz neden her seferinde başa dönüyoruz? Neden her seferinde ellerin benim yüzümden kan oluyor?"
Tanıştığımız günden bu yana yaşanılan bütün kötü olaylar bir bir beynimi ele geçirirken artık gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Şu lanet olası hayatta neredeyse tecavüze uğrayacaktım. Gözlerimin önünde Evren vurulmuş, eski sevgilim tarafından bebeğim öldürülmek istenmişti. Hepsi ardı arkası kesilmeyen kabuslar gibi beynimden canlanırken bir yandan da öfkeyle dolup taşıyordum. Yine geçmişe saplanmış ve şu anın tadını çıkaramıyordum. Oysa insanın kendine yapabileceği en büyük kötülüktü bu. Geçmişle yaşayarak şimdini ve geleceğini zehir etmek...