Göz kapaklarımın üzerinde tonlarca yük varmış gibi hissediyordum. Aşina olduğum hastane kokusu az buçuk bana yaşananları hatırlatıyordu.
"Bir daha kimsenin kalbini kanatmasına izin vermeyeceğim. Söz veriyorum artık ağabeylik görevimi düzgün yerine getireceğim."
Egemenin sözleri kalbime işlerken ona inanmak istedim. Eskisi gibi olma düşüncesi kalbimde yeni filizler yeşertirken Evren gerçeği içi yeşeren bütün umutlarım kana bulandı.
Ameliyattan çıkmış mıydı?
Yaşıyor muydu?
Ağlama isteğiyle dolu olan yanım tırnaklarını ruhuma geçiştirmiş çekiştirirken gözlerimi araladım.
"Tutamayacağın sözler verip durma. Sen kim ağabeylik yapmak kim. Kusura bakma bay mükemmel ama biz sana ablalık yaparız anca." diyen Eylül'ün sesinden belli oluyordu eğlendiği.
"Hadi oradan."
Eylül daha fazla Egemenin üzerine gitmeden "Birbirinizi yemeği kesin."dedim.
İkisininde bakışları beni bulurken hızla yanıma geldiler. Kötü birşey olsaydı bu kadar neşeli görünmezlerdi öyle değil mi? En azından Egemen görünmezdi. Hissettiği herşey yüzüne yansıyan bir insandı. Ama Eylül öyle değildi. Ne kadar üzgün olursa olsun yinede anlaşılmazdı yüzünden.
"Nasılsın?" diyen ilk kişi Eylül oldu.
"Aslan gibi aslan. Baksana şunun gözlerine nasılda ışıl ışıl."
Egemen elini omzuma vura vura konuşmuştu. Hayır elinin ne kadar ağır olduğunun farkında değil mi? Omzumu çürütecekti. Ayarsız herif!
"Evren nasıl? Ve bana ne oldu?" dedim omzumun acısını göz ardı ederek.
Sırtımı yatak başlığına yaslayarak oturdum. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Odanın kapısı açıldığında bakışlarım içeriye giren Gökhanı buldu.
"Sonunda uyandın yenge! Ağabeyim ortalığı birbirine katıyor."
"Uyandı mı?" dedim şaşkınca.
"Ne sandın? Çok bile uyudu."
Gökhana dik dik bakan Eylül "Hee çok uyudu. Kan atarkende öyle diyordun dimi?" dedi.
"Sende kan verirken dut yemiş bülbül gibiydin öyle değil mi?"
Gökhan ve Eylül birbirlerini yerken yataktan kalkmaya çalıştım. Kolumdaki serüm işimi zorlaştırıyordu.
"Arkadaşlar hoş sohbetinize daha sonra devam etseniz diyorum." dedim sabırsızca.
Gökhan'ın çağırdığı hemşire serumumu çıkardıktan sonra Egemenin yardımıyla odadan çıktım. Gökhan ve Eylülde birbirlerine laf soka soka bizimle geliyorlardı. Neydi bunların derdi? Şu lanet hastaneden çıkar çıkmaz bu konuya el atacaktım. Bence yakışıyorlardı. Yoğum bakım odasının önünde bekleyen ailesi beni gördüğünde rahat bir nefes aldı. Normalde içeriye girmek yasaktı ama konu Evren Karahan olunca şartlar değişiyordu. Sanki daha dün gece ameliyattan çıkan kendisi değilmiş gibi öfkeyle bağırdığında camın önünde durdum.
"Bana doğruyu söyleyin lan! Çisem nerede? Gitti mi?"
Egemenin kolumu tutan elleri arasından çıkarak kapıya yöneldim. Üzerime giydiğim önlük ve maskeyle içeriye girdiğimde doktor derin bir nefes alarak "Hastayı çok yormayın." diyerek bizi yalnız bırakmıştı.
Çok sevmek acıtırdı. Çok sevmek hem kendini hem karşındakini öldürmekti. Beni değiştirmeden, kıskanmadan sevmeyi bilmeyen Evren şimdide onu hasta yatağında bırakıp gideceğimi düşünmüştü.
![](https://img.wattpad.com/cover/35288098-288-k817829.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYA YANSA
RomanceBir adam iki kişilik... Hem merhem hem yara... Bir kadın kırık,dökük baştan sona yıkım... Ölümün varlığını unutarak yaşadığım gerçeği yüzüme okkalı bir tokat olarak inerken mavinin en güzel tonuna baktım. Az önce benimle alay eden adam şimdi nefes...