Regulus Black'le resmi olarak arkadaş olmamızından iki hafta sonra, Hufflepuff'la Gryffindor maçı vardı. Sezonun ikinci maçıydı. Biri iki hafta önce Ravenclaw ve Slytherin arasında olmuştu, biz kazanmıştık. Regulus Snitch'i yakalamıştı.
Ve şimdi, bu rüzgarlı havada Slytherin tribününde oturmuş şokotop yiyerek önümüzde heyecanla oynanan maçı izliyorduk.
Parmaklarımdaki şekeri yaladıktan sonra atkımı düzelttim. "Sence kim kazanacak?"
"Gryffindor'un kazanmasını hiç istemiyorum." Kafamı uzatıp cevap veren kişiye baktım. Barty Crouch Regulus'un öteki yanına çöktü, elleri kaşe montunun cebindeydi. Kısa bir süreliğine dönüp bize baktı, üşümekten dudakları titrerken. "Şokotop mu? Cidden mi?"
Kaşlarımı çatıp Regulus'un elindeki paketten bir tane daha şokotop aldım. Barty'yi terslemek istemiyordum çünkü aniden Regulus'la arkadaş olmamız Slytherin tarafından tuhaf mırıldanmalarla şaşırılan bir şeydi ve ben kendimi onun arkadaşını çalmışım gibi hissediyordum. Regulus daha çokçası benimle takılıyordu bu sıralar. İkimiz de sanki kayıp ikizimizi bulmuş gibi bir hal içindeydik, birbirimizi yıllardır tanıyormuş gibi bir samimiyetimiz vardı. Bunun beni nasıl mutlu ettiğini anlatamam, sanki omzumdan yük kalkmış gibi hafif hissediyordum. Ve Regulus'a çoğunlukla yoldaşlık eden Barty biraz geri planda kalmıştı. Kendimce ona ayıp olmuş gibi geliyordu. Ama Regulus benim onun yerini almadığımı söylemişti. Söylediğine göre Slytherin'in erkekleri hep aynı mesafeli arkadaşlığa sahipti, ben ise Regulus'un en yakın arkadaşıydım; yani yerimiz zaten farklıydı. Ama yine de biz Regulus'la takılırken yanımıza geldiğinde içimdeki mahcupluk hissini önleyemiyordum.
Regulus ona dönüp ağzı doluyken konuştu, "Çog güsel, istev misin?"
Barty burnunu kırıştırıp maça döndü. "Yok, kalsın."
Regulus şapırdatarak şokotopunu yuttu. "Umarım Hufflepuff kazanır."
"Bana kazanamayacak gibi geliyor ama umalım da öyle olsun." dedim. Abimin Gryffindor'da olması zerre umrumda değildi, ona karşı kalbim çok kırıktı. Kişisel olarak da Gryffindor'ları sevmemeye başlamıştım. Dünya onların etrafında dönüyormuş gibi aptal bir halleri vardı. Bir de Felicia McKinnon vardı, nefret ettiğim ve kötü günümde karşıma çıkarsa kafasını duvara sürte sürte kıvılcım çıkarmak istediğim kız. Arada onun hakkında işkence yöntemleri düşünerek sinirimi atmaya çalışıyorum. Sinirli biri olunca kendimce terapiler bulmak şart oluyor.
Hufflepuff sayı yaptı ve kalabalık neşeyle inledi, bir yarısı da yuhalarken. Ben de elimi yumruk yapıp havada salladım; "Sürünün Gryffin'ler!"
Maç sunucusunun kendi binası sayı yediği için hırslanan sesi kulakları çınlatırken bir yandan da Hufflepuff'lar tezahürat yapıyordu. Çok ses vardı ve o an Regulus'la Barty'nin kısık sesle ne konuştuğunu duyamıyordum, ama umrumda da değildi. Bir şokotop daha aldım paketten. Hufflepuff kazan şu maçı.
"Quaffle Cleanson'da, döndü, kaleye doğru ilerliyor -EVET YATES VUR ONU!" Bludger Cleanson'ın bacağına isabet etti. Hufflepuff'ın Kovalayıcı'sı süpürgesinde ters döndü ve bu fırsattan yararlanan abim-
"Gregor Blanchard Quaffle'ı yakaladı! Gryffindor'un çaylak Kovalayıcısı kaleye uçuyor- Brain'in hücumundan kaçtı, hızlı bir pike yaptı- SAYI!"
Kırmızı taraftar neşeyle uğuldarken Regulus sinirle elindeki şokotop paketini fırlattı. Barty ise Regulus'dan görebilmek için kafasını öne eğdi yine, "Blanchard o senin kardeşindi değil mi?"
Şokotop paketi başına çarpan birinci sınıf dönüp "Hey!" dedi.
"Kapa çeneni!" diye tısladım. Bunu Barty'e de cevap olarak söylemiştim aslında, o da üstelemedi ve maça odaklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Awkward Life of Drizella Blanchard
Fanfiction"Siz nereye gidiyorsunuz böyle?" Regulus'la birbirimize baktık. "Slyther-out?" dedik aynı anda. Severus Snape'in bembeyaz uzun yüzünde korkutucu bir şekilde kaşları çatıldı. "Binaya puan kaybettirirseniz derilerinizi yüzmekten çekinmem." Hogwarts'da...