slytherin ortak salonu... geceyarısından sonrası.
Theodore Nott o kadar uzun süredir tek kelime etmemişti ki eğer ağzını açarsa vücudu iki parçaya ayrılacakmış gibi hissediyordu. Ortak Salon'da masaya oturmuş önündeki Muggle eşyalarından bozma müzik kutusunu çalıştırmaya çalışıyordu. Şimdiye dek içinden epey küfretmişti fakat uğraşmaktan bıksa da elinde bir iş olması Pearl Crabbe ile geçen gece yaşananları unutmasına yardım ediyordu.
Ona nazaran yanındaki en yakın arkadaşı Evan Rosier masaya oturduğundan beri susmamıştı. Theodore çoğunu dinlememişti ama yine bir kızın kalbini çalmak için parşömenlere sarıldığı aşikardı.
"Sence kalp koyayım mı? Sert erkeklerden mi hoşlanıyor acaba?" dedi Evan kaleminin tüyünü emerken.
Theodor ona kısa bir bakış atıp işine devam etti.
"...Theodore benimle konuşmayacaksan senin eski sevgilimden ne farkın var?"
"Evan biraz sessiz olur musun?!" dedi Hilary Bulstrode gözlerini kitabından kaldırmadan. Ayaklarını altında toplamış tekli koltuğa kurulmuştu.
"Sessizliğe hasretsen kulaklarını kesebilirim Haley."
"Cık cık cık, Rosier." dedi Severus Snape katı bir sesle. Pencerelerin önünde saksısıyla ilgileniyordu.
"Hepinizden tiksiniyorum." dedi Pearl Crabbe masaya yaklaşırken. "Biriniz hariç." diye kısık sesle ekledi.
Theodore başını daha da müzik aletine gömdü, sanki mümkünmüş gibi.
"Nott."
"..."
"Nott?" Theodore duymazdan gelmek istiyordu fakat ismiyle çağrılınca bu pek kolay değildi. Yüzü kırmızının tatlı bir tonuna dönerken Pearl'e baktı. Evvelsi gecedeki öpücük aklından çıkmıyordu!
"Hediyen. İyi ki doğdun." Crabbe kızı minik bir paket uzattı masanın üzerinden. O anlamlı bakışmalarına arka fonda Evan'ın 'ooo'laması eşlik ediyordu fakat ikisinin de umrunda değildi. Theodore paketi aldı, direkt cebine koyarken artık ağzını açması gerektiğini fark etti.
"Teşekkür ederim." dedi kuru bir sesle.
Tam arkasından gelen Hilary'nin sesiyle sıçradı. "Açsana."
"Hayır, şimdi açmasın bence." diye ekledi Pearl, ardından aceleyle masadan kalktı.
Evan Rosier bu sırada kontrolsüz bir şekilde gülüyordu, o bu yolları çok iyi biliyordu. Ona göre hayatta iki Slytherin'in birbirinden hoşlanmasından daha gülünç çok az şey vardı. Çünkü Slytherinler konuşamıyorlardı. Karaya düşen balık gibi birbirlerine kavuşana dek ileri geri çırpınırlardı.
Kimsenin Evan'ı umursadığı yoktu tabi, onu fazladan bir gürültü olarak duyuyorlardı.
Şöminenin önündeki sehpada Barty Crouch ile satranç oynayan Augustus Rookwood üst üste yenilince taşları devirerek yerinden kalktı. Masaya doğru seğirtip bir sandalyeye çöktü.
"Neden hediye aldın ki Crabbe? Senin yüzünden almadığımız için kendimizi kötü hissedeceğiz." dedi, fakat çok da umursar gibi bir hali yoktu.
Evan Rosier hemen savunmaya geçerek ellerini kaldırdı. "Bana hiç bakma Theo, ben geçen sene almıştım. Doğum günün her sene geliyor diye hepsinde alacak değiliz."
"Haklısın Evan, elimde olsa üç yılda bir doğardım ama işte. Bana sormamışlar."
"Sana bir parti hazırladım. Bunu hediyeye saymalısın zaten." dedi Evan pişkince. "Neyse. Parşömeni biraz elimde buruşturayım da yazmak için çok uğraşmışım gibi dursun."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Awkward Life of Drizella Blanchard
Fanfic"Siz nereye gidiyorsunuz böyle?" Regulus'la birbirimize baktık. "Slyther-out?" dedik aynı anda. Severus Snape'in bembeyaz uzun yüzünde korkutucu bir şekilde kaşları çatıldı. "Binaya puan kaybettirirseniz derilerinizi yüzmekten çekinmem." Hogwarts'da...