1 Eylül 1976
Çalışma masamdaki eskizleri, karalama parşömenlerini ve temize çekmek için yazdığım kompozisyonları kenara itip aralarındaki tek kitabı buldum; Cadı Formları ve Dönüşümler.
Kitabı elime alıp kokusunu içime çektim, ardından onu koyacak bir yer düşünmeye başladım. Bu sene onu Hogwarts'a götürmeyi düşünmüyordum. Tüm yaz boyu üzerinde araştırmıştım, son kararım dönüşüm çalışmalarımı ertelemek olmuştu. Böyle bir büyüyü yapmak için henüz gençtim. Daha yaşamam gereken tecrübeler olduğuna karar vermiştim. Dönüşüm bir büyücünün son çaresi gibi anlatılıyordu. Kitap değişimin yan etkilerini de söylüyordu, benden götürebileceklerini ve bana verebileceklerini. Bir hata yapıp genç yaşımda yok olup gitmek istemiyordum.
Şimdi evde bu kitabı saklayacak yer arıyordum ama yoktu. Odamdaki yer döşemelerinin altına saklasam, annem bulurdu. Gardırobun arkasındaki boşluğa saklasam, annem yine bulurdu. Temizlik yaparken karşısına çıkardı, ya da belki tüm yaz ne yaptı bu odada deyip özellikle araştırırdı. Zaten annem Hufflepuff'tı, bazı şeyleri yanlışlıkla bile bulabiliyordu. Bu yüzden eskizlerimi yeşil deri dosyama sıkıştırıp çekmeceme koydum. Annem eskizlerimi bulabilirdi ama çocukluğumdan beri bir şeyler hakkında yazıp çizdiğimden onlara önem vermezdi. Kitabı da ne yapacağıma karar veremeden tavanı gözlemeye başladım. Biçim değiştirme mi yapsam? Bahçede bir yere mi gömsem? Gerçi, toprakla uğraşacak zamanım yok.
"Drizella! Hadi!" Annemin aşağıdan gelen sesiyle elim ayağım birbirine dolandı.
"Tamam!" En iyi seçeneğin kitabı yanımdan ayırmamak olduğuna karar verip çantama attım. Zaten Hogwarts'ın bir şeyleri saklamak için en iyi yer olduğu kulaktan kulağa dolaşan bir gerçek değil miydi?
"Bir kere de tamam deme, in!"
Kırçıllı paltomun düğmelerini ilikleyip çantamı koluma taktım, bavulumu da sürükleyerek odamdan çıktım. "Tamam!"
Abimle odalarımız ilk merdivenlerden çıkınca varılan sofada karşı karşıyaydı, sonra merdivenler ikiye bölünüp üst kata çıkıyordu. Ortadaki merdivenden inip mutfak ve yemek odası birleşimi girişe ulaştığımda tüm ailenin beni bekliyor olduğunu fark ettim. Neyse ki babam kızmamıştı, Gelecek Postası'ndaki haberleri okuyordu.
"Xavier, hazırız." dedi annem ilgisini çekerek. Babam başını gazeteden kaldırıp bizi kontrol etti.
Annem elimize Uçuç tozunu tutuşturdu. "Greg, iksirini aldın mı?"
Annem Gregor'un eklem ağrıları için şifacıdan öğrendiği bir iksiri yapıp küçük şişelere depolamıştı. Gregor Quidditch antremanlarında kendini çok zorladığı için vücudu kırılıyordu, biraz hassastı. Okulda pek görüşmediğimizden böyle olduğunu yaz tatilinde öğrenmiştim. Annem ilk önce beni kınamıştı, abimin halini hatrını sormayıp onunla konuşmadığım için. Ben de kendimi savunup neden ilk onun konuşmadığını sormuştum. Cevabında onun büyük olduğunu, saygı göstermem gerektiğini söylemişti. Sonuç olarak yaz tatilini annemin her zamanki gibi abimi savunduğu bir tartışmayla açmıştık, babam hepimizin sesini bastıracak şekilde bağırıp tartışmayı sonlandırmıştı. Annem ve abim unuturdu ama ben unutmazdım. Bu benim içime attığım, kinci olmadığıma inanmama rağmen unutamadığım kavgalardan biri olarak kalmıştı. Yazıyordum, elimde olmadan tüm bu anları bir bir kafama kazıyordum. Annene bile güvenemezsin, o hep Gregor'un yanında. Onu daha çok seviyor. Ama sevginin ne önemi var ki? Ben de babamı daha çok severim. Ama işler kendime temenni ettiğim kadar kolay olmuyordu. Anneme ihtiyaç duyuyordum, gardımı indirmek zorunda kalıyordum. Beni üzmesine rağmen ona arkamı dönemezdim, henüz bunu yapmak için çok güçsüzdüm. Ve doğal olarak -bir çocuğun annesini sevmesinden daha doğal bir şey olamazdı herhalde- onu çaresizce sevmeye devam ediyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/137178863-288-k793174.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Awkward Life of Drizella Blanchard
Fanfiction"Siz nereye gidiyorsunuz böyle?" Regulus'la birbirimize baktık. "Slyther-out?" dedik aynı anda. Severus Snape'in bembeyaz uzun yüzünde korkutucu bir şekilde kaşları çatıldı. "Binaya puan kaybettirirseniz derilerinizi yüzmekten çekinmem." Hogwarts'da...