Eleadora Van Berg tüm dünyanın yükü omuzlarına bırakılmış gibi hissediyordu. Drizella gitmişti. Yerine Eleadora adında minyon, şeker gibi bir klon bırakmıştı. Arada eriyor, ağlıyor, sonra toparlanıp kendi gözyaşını kendi silerek yoluna devam ediyordu.
O yılları betimlemek için belki birçok afili kelime bulunabilir ama Mütevazi Anlatıcı'nız argo kullanmaktan çekinmeyecek: Salak gibi hissediyordu Elea. Genç ve salak.
Bu zorlu hayatı kendi seçmişti. Drizella'nın izinden gidip onun gibi bir cadı olmayı kendi seçmişti. Halinden memnundu. Ama özel olmakla gelen yalnızlığı hesap etmemişti.
Hiyerarşi'nin haberleşme ağı ve Driz'in yokluğunda onu temsil eden lider olarak yalnızdı. Okul bitince daha belirgin hale gelmişti. Köklü bir ailesi yoktu. İtiraf etmesi gerekirse, ebeveynlerinden nefret ediyordu. Derinde kanayan, tüm benliğini baştan sona etkileyen bir nefret değildi bu. Sadece onları geçmişinden birer silüet, hiçbir zaman sırtını yaslayamadığı birer yabancı olarak görüyordu. Belki de bu yüzden Drizella'ya körü körüne bağlanmıştı. Onu dostu, ablası, ailesi bilmişti.
Driz'in yokluğunda güçlü duruyordu. Güçlü kalmayı ona Drizella öğretmişti. Ama fena halde sıkkın hissettiğini gizleyemezdi.
Mezuniyeti beklemeden altıncı sınıfta okulu bırakmıştı. Ailesine arkadaşlarıyla ev tuttuğunu, ayrı yaşayıp başının çaresine bakacağını söyleyerek yollarını ayırdı.
Aslında gidecek bir yeri yoktu. Kalacak bir arkadaşı yoktu. Birkaç tanıdığı onu etrafta görüyor ve hayatının normal devam ettiğini zannediyordu. Diagon'da bir pansiyona yerleşmişti.
İş bakmaya başlamıştı. Öne çıkan yeteneği olan biri değildi Elea. Genel dersleri ortalamaydı, dokuz SBS vermişti. Hala tam olarak ne yapmaktan hoşlandığını bilmiyordu. Herhangi bir işte çalışabilirdi.
Bakanlık'a bulaşmak istemiyordu. Kafasında Driz'in bunu önermeyeceğine dair bir öngörü vardı, fakat emin değildi.
Gitmeden önce yalın birkaç talimat vermişti Driz:
"Hiyerarşi senin. Sana ulaşırlarsa her şeyin yolunda olduğunu söyle. Ben yokken iyi bir işe gir. Hayatını kazan. Fazla göze çarpma, aynı zamanda kimsenin seni ezmesine izin verme.
Pearl'e yakın ol. O iyidir. Sağ Kalan Çocuk ve Sirius'u kontrol et. Benimle sadece sen mektuplaşabilirsin, diğerleri de mektup gönderecektir bu yüzden onlara sana cevap verdiğimi katiyen söyleme.
Evan Rosier'ı bul. Arada kendine zarar verip vermediğini kontrol et. Abimle ve eşiyle arkadaşlık kurabilirsin. Seni seveceklerdir.
Kendinden başka kimseyi önemseme. Ne olursa olsun güçlü kal. Sana güveniyorum. Mutlu olmanı istiyorum."
Her sözü zihnine mıh gibi işlenmişti. Drizella'yı özleyecekti elbette, ama son senelerini Hogwarts'ta yalnız geçirdiğinden alışıktı. Yalnızlığının biraz da tercih olduğunu biliyordu Eleadora. Driz'in görüşmesi için önerdiği insanları nadiren görüyordu. Kimseyle arkadaşlık etmek istediği söylenemezdi, halinden memnundu.
Boş geçirdiği bir ayın sonunda tam kendine göre bir iş buldu: Gelecek Postası'nda imla kılavuzluğu.
Minik ofisinde yazılmış haberleri gözden geçiriyor, yazım hatalarını düzeltip baskıya yolluyordu. Ekibindeki kıdemliler çoğu işi ona yıkmaya başlasa da işini sevmişti. İlk elden büyücülük dünyasının nabzını tutmak tam ona göreydi.
Diğer günler gibi sıradan bir gündü. Drizella'nın gidişinden aylar geçmişti.
Şafak vakti çalışma masasına gelen haberle donakaldı. Sertçe yutkunup ayağa kalktı, patronunun kapısına gitti. İşe girdiğinden beri izin almadığından, salıverilmesi kolay olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Awkward Life of Drizella Blanchard
Fanfic"Siz nereye gidiyorsunuz böyle?" Regulus'la birbirimize baktık. "Slyther-out?" dedik aynı anda. Severus Snape'in bembeyaz uzun yüzünde korkutucu bir şekilde kaşları çatıldı. "Binaya puan kaybettirirseniz derilerinizi yüzmekten çekinmem." Hogwarts'da...