9// Partner

2K 133 88
                                    


Elimdeki mürekkep şişesini belli aralıklarla sırama vururken gözlerimle sarışın Ravenclawlı bir çocuğun sırtını oyuyordum. Ona çok uzun süre baktığımı fark edince bakışlarımı sağ sıradaki diğer bir Ravenclawlıya kaydırdım.

Sihir Tarihi dersi her zamanki gibi sıkıcı geçiyordu, profesör Binns kısaca anlattığı konuları şimdi uzun uzun masal gibi anlatıyordu. Dinlemeyi bir yerde bıraktığımızda bir daha toparlayamıyorduk. Regulus çoktan uykuya dalmıştı. Sırf o rahatça uyusun diye arka sırada oturmuştuk. Bense Slytherin maskemi indirmiştim, kara kara Crouch'un neden bu derse gelmediğini düşünüyordum.

Okul başlayalı üç hafta bitmişti ve ders aralarında sürekli Crouch'u rahatsız etmiştim. Bu kez ona kafayı takmış olmamı inkar etmiyordum. Neden bir dersten düşmüştü? Eğer on dersi bir anda çalışmaktan daha iyi bir planı varsa bunu bilmeliydim. Ona açıkça sorarak, hangi derslere gittiğini anlamaya çalışarak üç hafta geçirmiştim... Fakat geçen Cuma yüzüme "Sana ne!" diye tüm koridoru bize baktıracak şekilde bağırana dek fazla üzerine gittiğimi anlamamıştım.

Şimdi de yanaklarımın içimdeki intikam duygusundan mı hava değişiminden mi yandığını bilemeyerek onun hakkında ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Neden Sihir Tarihi'ne girmedi ki? Geçen haftaki sorularıma öksürüp 'hastayım' diyerek cevap vermişti, ama diğer derslere hasta da olsa giriyordu? Crouch'un yüzüne bir yumruk atmak istiyorum, neden düşüncelerimin büyük bir bölümünü kaplıyor? Onu istemiyorum. Takıntım olmasını istemiyorum.

"Çıkabilirsiniz." dedi Profesör Binns kelimeleri yuvarlayan aksanıyla. Bunu hep biraz daha yüksek sesle ve farklı bir tonda söylerdi, öğrenciler ayılsın diye. Ravenclawlarla binadaşlarım yavaş yavaş ayaklanırken Regulus'u dürttüm.

"Hadi bakalım Küçük Kral, uyan."

Tabi ki tek dürtmeyle uyanmadı. "Reggie, yavrum, uyan çocuğum."

Tükürüklerini yutkunup başını ağırca öteki tarafa çevirdi. Umrunda değil. Ayağa kalkıp çantamı koluma taktım. Biraz daha yüksek sesle söylenmeye başladım. "Giderim ve profesör Binns'le bir saat daha geçirmek zorunda kalırsın Regulus."

Hareket etmedi. Sınıfta hala toparlanan birkaç kişi kalmıştı. Bir an önce çıkmalıydık çünkü sınıflardan en son çıkmayı sevmezdim. Boş sınıflar her an birinin gelip zorbalık yapabileceği alanlar anlamına geliyordu. Korkacak bir şeyim yok diye düşünemiyordum. Bir zamanlar birilerinin canını yakmış olabilirim ve onlar da intikam almak için yalnız olduğum bir zamanı bekliyor olabilirler.

Paranoyak değilim, tedbirliyim. Hogwarts'ın gerçekleri bunlar.

Regulus'un kulağına eğildim. "Uyanırsan sana şokotop alacağım."

Aniden sevinçle kafasını kaldırdı ve kafası burnuma çarptı. Darbenin etkisiyle popomun üzerine düştüm. "Oh, ov, yavaş ya!"

"Ah, özür dilerim. Şokotop alacak mısın?"

Umutla parlayan gözlerine baktım. Gülesim geliyordu ama burnum aşırı derecede yanıyordu, o yüzden ayağa kalkıp önden yürümeye başladım. "Yok sana şokotop. Burnumu kırdın. Büyücülerin burnumla ne alıp veremediği var?" Aklıma Flint'in burnuma Episkey yaptığı gün gelince yüzümü buruşturdum.

Sınıfta en son biz kalmıştık işte, dolu gözlerimle burnumu tutup sınıf kapısını çarparak açtım.

Crouch'u karşımda bulmayı beklemiyordum.

Bu da hep.. hep Dumbledore yüzünden! Umarım kuşunun külleri boğazına kaçar yaşlı bunak, her şey senin yüzünden!

Crouch'un son zamanda daha çekici görünmesine sebep olan bir şaka yapılmıştı, o da Rosier yüzündendi. Senenin ilk gününden beri atışıyorlardı, ve ortada tuhaf bir saç muhabbeti dönüyordu. Geçen hafta Rosier ve Nott gece yatakhanelerine sızıp Barty'nin uzun saçlarını berbat bir şekilde keserek şaka yapmışlardı. Crouch Ortak Salon'a saçının ilk haliyle inmemişti, fakat yatakhanede Regulus'a düzgün bir şekilde kestirmişti. Regulus'la araları biraz bozuktu, çünkü sevgili Reggie'm geceleyin şakayı durdurmak yerine karnı ağrıyana kadar gülmüştü. Rosier da kahvaltıya giderken bana "Sana koridorda öyle bağırmamalıydı" demişti. Güya benim için intikam almıştı.

The Awkward Life of Drizella BlanchardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin