23 Mayıs 1977
Sıranın altındaki ellerim dizimde tuhaf bir sirk melodisi tutturmuştu, şu Quidditch dünya kupasında veya festivallerde çalınanlardan. Öğrencilerin sinirli nefes verişleri ve çabalayan tıslamaları arasında benim ritmim duyulmuyordu bile. Kocaman yeşil irislerimle bir gulyabaniyi andıran bakışlarımı Profesör McGonagall'a dikmiştim ta arka sıralardan, beni fark ettiğinde ona bakıyor olmak istiyordum. Dudaklarım soğuk bir biçimde kıvrılmıştı. Çoğu öğrencinin üzerinde çalıştığı sinsioskop benim önümde yoktu.
Yanımda oturan Regulus ellerini saçlarına daldırdı, ve bir görünüp bir yok olan küreyi elinde çevirdi. Parmakları bir saniyeliğine havaya kapanıyordu, diğerinde sinsioskoba dokunuyordu.
"Neden tam olmadı bu?" dedi tıkanık bir sesle.
"Çünkü sinsioskobun varlığından şüphe etmiyorsun. Önce beyninde yok etmen gerekiyor."
Regulus burnu tıkanık olduğu için sulanan gözleriyle bana boş bir bakış attı, ardından kafasını sıraya koydu. "Hasta olacağım galiba."
"Günaydın."
Barty tek kaşını kaldırmış ağzı bir tarafa doğru büzüşürken tek kolunu bizim sıraya atarak arkasına döndüğünde gözlerimi ona çevirdim. O Regulus'un önünde oturuyordu, benim önümde de Avery'nin sarı saçları vardı.
"Nasıl yaptın?" dedi sabırsızca.
Geçen senelerde olsa uğursuzca kahkaha atardım ama şimdi, sakince cevap veriyordum. Bir şeyi yapamadığında bana sorması aşırı gururumu okşuyordu, çünkü zaten İksir dersinde ona danışmaktan yerle bir oluyordum.
"Nesnenin orada olmadığına ikna ol." dedim ezberden okuyarak. "Senin için bir püf nokta, sondaki e'yi açık söylemelisin. Aksanın yüzünden ince e'ye benziyor."
"Evanesco." dedi tasdiklemem için yüzüme bakmaya devam ederken.
"EvanEsco. Sonunda iki S varmış gibi telaffuz et, Loch Ness'in söylenişi gibi. Ya da E diye telaffuz ettiğin A gibi."
"Hiç yardımcı olmuyorsun."
"Dediklerimi anladın. Üzerinde düşün."
Sanki cevap yüzümde yazıyormuş gibi düşünceli bir halde bakmaya devam etti.
"Bayan Blanchard, çalışan öğrencilerimi meşgul etmekten başka işiniz yok mu?" McGonagall'ın dibimde bittiğini fark etmemiştim. Başımı yavaşça kaldırıp hafifçe kırışmış yüzüne odaklandım.
Yaşamayı ne çok seviyor bu kadın. Bir ay süren cezamdan beri bana hala takıktı. İşi gücü yokmuş gibi gelip beni buluyordu —olmadık yerlerde; Büyük Salon'da, bahçede, koridorda– kendimi özel bakım gerektiren bir sihirli yaratık gibi hissediyordum. Beni bir kafese koyup Hagrid'e emanet etse şaşırmazdım. Derslerde sınavdan İfrit alacağımı bir şekilde bana hatırlatmaktan zevk duyuyordu, fakat ben biçim değiştirmeyi gayet iyi yapınca morali bozuluyordu. Eh, bana yirmi gün boyunca odasında Temel Biçim Değiştirme adlı kitabı baştan sona okutmuştu ve ben kitabın yarısını ezberlemiştim, aynı zamanda da hırs yaptığımdan dersine daha fazla çalışıyordum. Ne bekliyordu ki?
"Sinsioskobunuz nerede?" dedi çenesi kasılırken.
Ellerimi iki yana açtım. "Yok oldu?"
"Benimle dalga mı geçiyorsun?" Eğilip masanın altına baktı, sonra bir hışımla çantamın içine.
Evanesco büyüsünde sinsioskop kullanılmasının sebebi eğer bir öğrenci nesneyi saklayıp büyüyü yapmış gibi görünecek olursa kendiliğinden ötüp haber vermesiydi. Herkes McGonagall'ın gazabından korktuğundan şimdiye kadar hiçbir sinsioskop ötmemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Awkward Life of Drizella Blanchard
Fanfic"Siz nereye gidiyorsunuz böyle?" Regulus'la birbirimize baktık. "Slyther-out?" dedik aynı anda. Severus Snape'in bembeyaz uzun yüzünde korkutucu bir şekilde kaşları çatıldı. "Binaya puan kaybettirirseniz derilerinizi yüzmekten çekinmem." Hogwarts'da...