43// Köpek, Fare ve Yılan

1.1K 74 248
                                    

"Ben meşgul bir insanım..." diye kendi kendine konuşuyordu Drizella, güneşin girmeye tenezzül etmediği çarpık Londra sokaklarında yürürken. Yaz gününe tezat uzun bir trençkot giymiş, yakalarını dikmişti. Fransız beresi yüzünün yarısını örtüyordu. Onu bir kilometre öteden gören bir Muggle bile şüpheli bir şeyler sezebilirdi, ama kenar mahallelerden gitmesinin amacı buydu. Getto kendi çeşitliliğine sahipti. Drizella'ya kötü kötü bakmak şöyle dursun, yanaşıp cepçilik yapabilirlerdi. Sağ kalırlar mı bilinmez tabii. Dokunanın boynunu kıracak kadar asabiydi o gün.

Ya da her gün. Genelde asabiydi.

Gregor'un evine varmasının binbir yolu vardı, ama insanca gelmesi rica edilmişti. Mümkünse Muggleca. Çünkü çay partisine bir hediye alması gerekiyordu! Dünyanın en saçma olayları bir araya gelmişti. Temmuz'un ilk demleri... Gregor Blanchard'ın evinde... Nereden ve nasıl başladığını bilmediği dostluk bağıyla vefa gösterdiği üzere... aile dostu Evan Rosier... yine bir aile dostu olan Eleadora Van Berg'e... evlenme teklifi edecekti... saat beşte... tuhaf bir sürpriz ve ardından arkadaşlar arası kutlama.

Bu yüzden hediye götürmesi gerekiyordu, onların ilk gününü tebrik etmek için. Ve kapıdan girmesi gerekiyordu, çünkü Gregorlar adeta Muggle gibi yaşamayı tercih ettiğinden evlerinde Uç-uç hattı yoktu.

"Tırlatacağım en sonunda." diye mırıldanmaya devam etti. "Onca yıl aklım yerinde durdu, ama İngilizler bana kafayı sıyırtacak." Görüştüğü insanları filtrelemeyi gözden geçirdi. Fakat bir filtre daha koyarsa etrafında insan kalmazdı.

Evan evlilik teklifi edecekse, buna neden Gregorları alet ediyordu ki? Muhteşem fikirlerinin köküne kıran mı girmişti? Hadi diyelim mantıklı, Driz de gelmek zorunda mıydı? Ah, olmaz, en mutlu günümde beni yalnız mı bırakaca...

"Elea seni bir güzel reddetsin de gör gününü."

Sokağa girdiğinde bir ihtimal eğlenceli olabileceğini ümit etti. İçinden bir ses Eleadora'nın evet diyeceğine asla inanmıyordu. En azından gerçek bir dost olarak Rosier'la dalga geçmek için orada bulunurdu.

Ahşap bahçe kapısını ayağıyla iterek açtı, geri iterek kapadı. Elini cebinden çıkarmaya üşendiğinden aynı şekilde kapıyı çaldı.

Yeğeni tarafından karşılaşınca söylenmelerine kendi kafasının içinde devam etti: "Neden kapıyı bu çocuğa açtırıyorlar? Ya yabancı olsaydım, kötü niyetli bir Muggle ya da beteri; kötü niyetli bir büyücü olsaydım? Aptallar, aptallar."

"Hala!" diye çığırdı Charlotte. "Halam gelmiş!"

Boynundaki atkıyı, beresini ve ceketini portmantoya astı. Botlarını itekleyip terliklerini giyiyordu ki içeriden Sirius'un sesini duydu. "Sonunda geldi."

Terlikler boş kaldı, botlar devrildi, hediye sepeti pat diye yere düştü. Trençkot rüzgar esmişcesine sallanıyordu.

"A. Halam nereye gitti?" dedi Charlotte girişe dönüp az önce orada olan kadını göremeyince. Sirius koridora çıkmış, küçük Blanchard dışında kimseyi görememişti.

"Hah." dedi gri irisleri etrafta dolanırken. "Görünmezlik pelerini mi taşıyorsun Blanchard?"

Gregor muzip bir gülümsemeyle gelip yerdeki paketi aldı. Hiç şaşırmamıştı. "Seni görmek istemeyeceğini söylemiştim Sirius." diyerek salona geçti.

Drizella'nın getirdiği sepeti orta sehpaya koyup karşısına oturdu. Tip tip sırıtmaya devam ediyordu.

Sirius yanına oturduğunda onun baktığı yere, sepete burun kıvırdı. "Aldığı hediyeye bak. Sabun. Sepeti süsletmiş bir de."

The Awkward Life of Drizella BlanchardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin