İçimdeki sıkıntıyı atmak için hemen hemen her gün göl kenarına gelir olmuştum. Öğrencilerin romantik buluşmalar yaptığı kıyı yukarıda, çimlik alanda kalıyordu. Köprünün altındaki yosunlu kayalıkların arasında, suyun içindeki kurbağa yavrularını seyretme zevki sadece bana aitti.
Öğrencilik zamanlarımda birbirimizden habersiz buraya gelirdik. Bir bakmışım Selwyn ve Avery paçalarına kadar suya girmiş, başka bir defasında Evan ve Theodore yengeç patlatıyor. Tek başıma geldiğimde Regulus beni buluyor ya da aynı şekilde, bazen onu ufka bakıp içlendiği sıralarda bulup hüznünden sıyırıyoum. Kayalıkların arasında kulağına kadar çektiği yakalarıyla montunu gördüğümde en heyecanlandığım kişi şüphesiz, Crouch. Şimdi beni sinir edecek ya da moralimi bozacak şeyler söyleyecek diyorum, ama yine de saçma sapan bir tartışmaya gireceğim için mutluyum.
Tabii, yıllar sonra okulda dönemimden kimse kalmamış, havalı bir öğretmenken Hogwarts'ın kayalıkları eskisi gibi eğlenceli değil. Yine de şatonun pencerelerinden bakıldığında doğrudan görülemeyecek kadar kuytudaydı. Burayı mesken tutmamızın sebebi tenha olmasıydı, dersten kaçınca kimsenin doğrudan görmesini istemezdik.
Yanımda kitap falan getirmemiştim. Taşa oturmaktan üşüdüğüm için doğruldum. Sandviçimden kalanı küçük parçalara bölerek gölün yüzeyine attım. Gri suyun üzerinde birkaç saniye süzüldükten sonra, gizemli bir dil ortaya çıkıp hepsini yuttu.
Harry ve Hermione günlerini kütüphanede kafa patlatarak geçiriyordu. Bana göre bir ejderhayı alt etmenin yolu ejderha kadar güçlü olmaktı. Felsefi pencereden bakarsak hayatım bu söz üzerine şekillenmişti zaten. Pratik düşünmekte kötüydüm. Harry'nin ejderhayı atlatması için ne yapması gerektiğini çözemiyordum. Ejderhalara sersemletme uygulamak çok zordu. Küçültme büyüsü de haliyle zor olurdu. Harry'nin on gün içinde Animagus'a dönüşecek hali yoktu. Hızlı hareket edebilmesi için bir iksir içebilirdi. Her halükarda ejderin pençesi altında kolayca ezilmemesi için garanti bir yol yoktu. Görevi söyleyerek yeterince yardım ettim diye düşünerek kendimi ferahlatıyordum.
Zaten neden son yıllarımı Harry'i korumaya kafayı bu denli takarak geçiriyordum ki? Son ruhsal çöküntümün üstünden altı ay geçti. Yeniden aynı yerdeyim.
Çocukken, gençken, vicdanlı bir insan değildim. Başkasının canı acısa umrumda olmazdı, herkesin canı acır ve herkes kendi başına üstesinden gelir derdim. Şimdi daha çokçası taraf tutuyormuşum gibi geliyordu. Ne yapmaya çalışıyorum, amacım ne ki? Çoğu zaman insanlara ne istediğimi biliyor imajı versem de kendim hafıza kaybı yaşıyor gibi, sık sık unutuyordum. Hayatın çarkına dalıp gidiyordum sanki.
Harry on dört yaşında masum bir ergen olduğu için zarar görmemeli, evet. On yedi yaşındaki tuttuğunu koparan Drizella da böyle düşünürdü. Geçmişimin beni onaylamasına ihtiyacım var. Gençken daha mı güçlüydüm? En azından her şeyi yapabileceğime dair inancım vardı. Her şeyi yaptım. Yaptım, değil mi? Hedefe ulaştıktan sonra böyle güçsüz mü kalıyor insan? Beni diri tutan amacım mıydı?
Dönüştüğüm insanla barışamıyordum, değiştiremediğim halde bu sabırlı halimden nefret ediyordum. Sabır duygusu tarafından nakavt edilmiştim. Yıllardır doğru zamanın gelmesi için sabrediyordum. Ağır ol, ağır ol, olacağına bırak. Nereye kadar? Kimi bekliyorum? Ben Dumbledore değilim ki. Beklemesi gereken kişi değilim ki. Ne zamandır benim savaşım bu? Eskiden değildi.
Regulus ölmeye karar verdiğinden beri. Küçük Kral kendini feda etmeseydi, yanımda durup birlik olsaydık oyunun kurucularından biri biz olurduk. Voldemort'un ne zaman hamle yapacağını, Dumbledore'un kozlarını düşünmezdik. Taarruz bizim olurdu. Fakat Regulus fedakarlık yapmıştı. Başka birini, bir evcinini bile feda edemeyecek kadar altın kalpliydi çünkü.
![](https://img.wattpad.com/cover/137178863-288-k793174.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Awkward Life of Drizella Blanchard
Fanfiction"Siz nereye gidiyorsunuz böyle?" Regulus'la birbirimize baktık. "Slyther-out?" dedik aynı anda. Severus Snape'in bembeyaz uzun yüzünde korkutucu bir şekilde kaşları çatıldı. "Binaya puan kaybettirirseniz derilerinizi yüzmekten çekinmem." Hogwarts'da...