"Öyle İren'in elini tutmak da yok," dedi Kayra. Hâla Ali'lerin evindeydik ve hâla Ali'yi uyarıyorlardı. Evet.
"Seyit, sende bir şey desene." Rüzgâr'a bakıp sonra Ali'ye döndüm.
"Kendini tanıt," kaşlarını çattı.
"Ne?"
"İsminden başla, sülalende en çok iletişime geçtiğin insandan alışkanlıklarına kadar anlat." Arkama yaslandım. "Bekliyorum." Boğazını temizledi.
"Hm. Ali Demir Ertürk, Demir ismimi çok kullanan yok artık. Annem ve babam, ben küçükken ayrıldılar. Öyle kötü bir şey yok. Sadece babamın öfke sorunları var ve aşırı kıskançlığına annem daha fazla dayanamadı. 5 erkek, 1 kız toplam 6 kardeşiz, en küçük benim. Sadece benle Hazarfen abim, babamla kalıyoruz. En büyük abim Paktürk, kendisi Afrin'de Türkiye ordusunda asker. Sülalede en çok Mark amcam, İlker amcam ve Aslan abiyle Eryurt abiyle daha çok iletişime geçerim." Elimi kaldırıp onu durdurdum.
"Diğer kardeşlerinin adı, yaşı ve meslekleri ne?" Güldü.
"Paktürk abim asker 30 yaşında, Mert abim tarih öģretmeni 29 yaşında, Cengiz abim 27'sin de çalışmıyor, Hazarfen abim 25'inde mimar, Derya ablam 25 yaşında, Hazar abimle ikiz ve çocuk doktoru. En son ben işte," vay anasını. Çocukları sıralamışlar.
"Ukala mısın?" Diye sordum. "Yani havalı mısın, ukala mısın, her şeyden korkan bir korkak mısın?"
"Hayır. Hayır ya. Ukala veya havalı falan değilim." Aslan boğazını temizledi.
"Ali o kazadan sonra insanlardan çekinir oldu. Çok insan içine çıkmaz, ama çıkması gerektiği zaman da korkaklık etmez. Okulu bırakmıştı 12 yaşındayken, bu sene de başladı." Derin bir nefes aldım.
"Kazadan başka izlerin var mı?" Başını aşağı yukarı salladı ve parmağını gözüne sokup lens çıkardı. Mavi gözlerinin etrafı kandan beyazlığı belli olmuyordu.
"Görüşüm bozuk. Hem kanlar için, hem de düzgün görebilmem için lensler takıyorum. Kahverengi veya kehribar oluyor lenslerimin rengi, kanı kapatmak için." Başımı aşağı yukarı salladım. Diğer bacağında ise bir sürü izler vardı. "Sağ kolumu çok zorladığım zamanlar 5 dakikalık kadar sinir boşalması oluyor ve kolumu hissetmiyorum. Kasları çok zedelenmiş, hâla iyileşmekte. Lifler yırtılmış, kemikler de kırıklar vardı ve bu yüzden tedavisi hâla sürüyor." Aslan dudaklarını yaladı.
"Buna rağmen Ali boksla uğraşıyor." Ali'ye baktım. Boks... onun için fazla ağır, değil mi? "Vücudunun zindeliğini tutmak için sporu bırakmaması gerekiyor. Kolu tembelliğe alışırsa hiç tutmamaya başlar. Uzun koşuları, paralimpik yüzme sporu ve boksu hiç bırakmaz." Güldüm.
"Bunlara rağmen neden okula başladın ve kolun o zamanlarda ne oluyor?" Diye sordum.
"Yüzerken bir çok kere boğulma tehlikesi geçirdim sırf bu yüzden, ama kolum zamanla her yüzdüğüm de biraz daha iyi oluyor. Dayanıklılığı artıyor ve bilirsinir kaslar gelişiyor. Imm. Aslında okul konusunu bende çok düşündüm. Yoğun bir hayatım var, okula zaman ayıramayacağım şekilde. Ama İren'le aynı okula gideceksem, hayallerimden vazgeçebilirim. Hemen sinirlenmeyin, lütfen. Anlatığımı biliyorsunuz, 9 yaşımda sevdim ben İren'i ve şu anda 19 yaşımdayım. Tam 11 yıl geçti aradan, ama ben onun o 8 yaşındaki gülüşünü unutamıyorum. Ona zarar vermemek, onu üzmemek veya onu korkutmamak için uzaktan bile izlemedim. Bir şekilde gittim yanına, hiç konuşmadım, yeri geldi yüzüne bile bakmadım." Kayra bir şey diyecekken onu susturdum.
"Devam et," dedim.
"Ben, İren'e zarar vermem. O istemediği sürece eline bile tutmam," koltukta biraz ileri kaydı ve elini kalbine koyup başını iki yana salladı. "Size gönülden söylüyorum ki ben en çaresiz zamanlarım da pedagoglarla konuşurken bile İren'i anlatırdım. Derdimden daha önemli gelirdi İren." Bende biraz öne kayıp ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bordo Ev -Orijinal-
Humor•Bordo Ev• İlk yayımda olduğu zamanki halidir, kitapla veya diğer düzenlenmiş haliyle alakası yoktur. Sene 2016 İçinde bolca yazım hatası vardır. Sadece aile kurgusudur. Lgbti+ yoktur, karakterlerin hepsi kardeşler veya birbirlerini kardeş gibi görü...