"Arel. Arel kahvaltı saati," hafiften bir sarsılma. Gözlerimi açtım, Seyit kafamın dibinde ve gülümsüyor.
"Ne oldu?" Diye mırıldandım. Bir şeyler demişti ama anlamamıştım.
"Kahvaltın geldi kardeşim." Başımı aşağı yukarı sallarken gözlerimi tekrar kapamıştım.
"Hadi hadi! Uyan. Bak profiterol getirmişler," gözlerimi açıp güldüm.
"İren'i mi arasan? O çok sever," saatine baktı.
"Okuldadır şimdi. Arel kurtulamazsın, bu yemek bitecek." Oflayıp Seyit'in elime tutuşturduğu kaşıkları aldım ve yemeğe başladım.
"Yemek yerken çok komik duruyorsun lan," oha ama!
"O niye?"
"Cüssen büyük ya sanki hiç doymayacakmış gibisin. Komik duruyor," vücuduma baktım. O kadar da iri değil lan.
"Çok mu büyük be?" Kahkaha atıp saçlarımı karıştırdı.
"Takılıyorum sadece, aldırma." Bir anda elini ısırınca korkuyla sıçrayıp sedyeden düştü. Güldüm.
"Haklısın, bu cüsseyi doyurmak fazla zor. Dikkat et, bir bakmışsın etlerin kemirilmiş falan." Dehşetle bana bakıyor. Aldırmayıp yemeğime devam ettim. Kafama yastıkla vurması sonucunda ağzımdakiler dökülüyordu az kalsın.
"Mal mısın lan! Yemek yiyorum şurada," sırıttı.
"Pardon kardeşim. Belki kafana vurursam çalışır diye düşünmüştüm,"
"Araba mıyım lan ben de vurarak çalıştırıyorsun?" Sedyeye oturdu.
"Uçak da olabilirsin. Güzel ülkemin güzel insanları uçağı vurdurarak çalıştırmaya çalışmışlar," yok artık.
"Ciddi misin?" Başını salladı.
"Oha!" Yemeğime döndüm. Uçak kocaman, acaba kaç kişi itti? Orada olmak isterdim.
"Ne düşünüyorsun?" Elimi boş ver anlamında salladım.
"Sen kaçta kalktın?" Saatine baktı.
"Saat 4 buçuk, 5 falandı. Niye sordun?" Salak.
"Niye o saatte kalkıyorsun? Rahat mı batıyor?"
"Ben hep o saatlerde kalkıyorum, alışkanlık olmuş." Göz devirdim.
"Bende neden göz altı torbaların hiç geçmiyor diyordum. Bende o kadar uykusuz kalsam vücudumun tek organı göz torbalarım olurdu," güldü.
"Sen uyu. Sen her şeyini düzene sokta beni boş ver. Ha!" Ayağa kalktı. "Saat 8 buçukta Verâ geldi. Sana tavuk suyu çorba getirmiş, ama uyandırmaya kıyamadık. Çorba soğuduğunda içilmeyeceği için geri götürdü. Uyuma da öğlene doğru tekrar getirecekmiş," Verâ'm. Nasıl da düşünüyor beni.
"Neye gülüyorsun sen?" Sorusuyla gülümsememi kesmeye çalıştım, olmadı.
"Hiç."
"Verâ'nın kıymetini bil. Hâyal gibi salak değil," güldüm.
"Benim Verâ'm herkesten zeki." Tek kaşını kaldırıp bana baktı.
"Sen ciddi ciddi seviyorsun bu kızı. Vay! Bizim Arel sonunda aşık mı olmuş? Helal benim kardeşime. Evliliği kaldırabilecek misin?" Mecbur.
"21 yaşına geçiyorum, mesleğim elimde, annem babam da yaşıyorken düğün mecbur. Ben evlenmeden annem ölürse bana hakkını helal etmeyecekmiş. Annem ve garip sözleri." Gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bordo Ev -Orijinal-
Humor•Bordo Ev• İlk yayımda olduğu zamanki halidir, kitapla veya diğer düzenlenmiş haliyle alakası yoktur. Sene 2016 İçinde bolca yazım hatası vardır. Sadece aile kurgusudur. Lgbti+ yoktur, karakterlerin hepsi kardeşler veya birbirlerini kardeş gibi görü...