51. Bölüm

448 25 63
                                    

Levent'den

"İren neredeymiş?" Telefonuma baktım hatırladığımın doğru olup olmadığını bilmek için. Orçun abiye gidicem Levent. Beni merak etmeyin, yazıyordu hatırladığım gibi.

"Arkadaşındaymış," dedim ve telefonu kilitleyip sehpaya koydum. Oyun kolunu elime alıp oyunu başlattım.

"Hangi arkadaşında?" Arel abinin sorusuna göz devirdim.

"İren söyler mi sence?" Diye sordu Ferit. Bana söyler.

"Anlamıyorum. Abimin yanına gitmemiş, Hayal'in yanında yok. O zaman kime gitti? Niye gitti?" Salak mısın Arel abi, rol mü yapıyorsun?

"Bu sorunda ciddi misin?" Diye sordum.

"Evet!" Diye bağırdı.

"Lütfen, kardeşinin arabadan neden indiğini anlamadığını söyleme." Eğer evet derse Arel abiye salak diyeceğim.

"Anlamıyorum ulan!" Diye bağırınca göz devirdim.

"Seni kıskandı," karşı takıma tekrar bir gol atınca gülümsedim. Televizyonun ekranından bana döndüklerini görmüştüm.

"Nasıl?" Diye sordu Rüzgâr abi.

"Kimden?" Bu soru da salaktandı.

"Begüm'den." Oyunu kazandığım için o el bitince kolu bırakıp sehpaya döndüm ve kahvemden bir yudum aldım. "Hâla İren'i nasıl anlamazsınız, anlamıyorum. İren bir şeye çok kızdığın da veya üzüldüğün de direk yanındakini kıskanır. Arel abi, sen zaten İren'in zaafısın," kahvemden bir yudum daha aldım. "İren o sıra senin Begüm'e sıkıca sarılıp kardeşim dediğinde İren de şarteller koptu. Daha fazla kasmayın şu kızı. Anlayın artık," oyunu kapatıp ayağa kalktım.

"Eğer bir daha böyle bir şey olursa ve İren'in üzerine giderseniz o zaman nereye gittiğini söylemiyeceğim. Ama şu anda İren, Orçun abinin yanında." Kahve bardağımı alıp mutfağa geçtim ve bir kere çalkalayıp makineye koydum bardağı. Begüm gene sonra toplarım kafasıyla mutfağı dağınık bırakmış. Of Begüm of! Gömleğimin kollarını yukarı katladım ve bulaşıkları makineye yerleştirip dolaba koyulcakları koydum. Ekmek poşetinin ağzını bağlayıp erzak dolabına koydum. Masayı, tezgahı ve aygazı silip ellerimi yıkadım. Gömleğimin kollarını indirip salona geçtim. Arel abi sessizleşmiş öyle duvara bakıyor. Ulan! Kıyamıyorum lan. Mutfağa gidip dolaptan portakal, havuç ve elma çıkarıp meyve sıkma makinesine koydum. Büyük bardak meyve suyu çıkınca makineyi yıkayıp bardağı aldığım gibi Arel abinin yanına gittim, bardağı ona uzattım.

"Al." Bardağa bakıp bana baktı.

"Al denir mi lan? Öküzsün Levent," bardağı aldı. Öküz asıl sensin be. Onu takmayıp dış kapıya gittim.

"Nereye lan?"

"Dışarı," Arel kahkaha attı.

"Bizde odana gidiyorsun sanmıştık," beyzbolcu şapkamı takıp ceketimi giydim, tek kuşaklı çantamı aldım ve çıktım. Bahçeden de çıkıp halk kütüphanesine doğru yürümeye başladım. Yolda giderken sokakların birinde biriyle kavgaya tutulmuş Ozan'ı görmek çok istiyordum, ama yoktu işte. Okan'ı ve Oğuz'u parkta görmek isterken onlarda yoktu. Durup gözlerimi kapadım.

Sevdiklerimden sadece evdekiler ve Ersin'im kaldı. Ozan yok, annem yok, ablam yok, akrabalarım yok. Sıradaki kim? Sıradaki hangisi? Evden biri olmasın, Ersin'im hiç olmasın. Abim bile olmasın.

"Levent," biri kolumu tutunca gözlerimi açtım. Seyit'di. Başım çok dönüyor.

"Efendim?"

"İyi misin?" Hayır.

Bordo Ev -Orijinal-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin