RA 44 Mahkum & Tutkun

5.3K 316 69
                                    

/44/MAHKÛM-TUTKUN/

Bölüm parçası: Toygar Işıklı - Bırak Sende Kaybolayım

Merhaba arkadaşlar gecikme ile ilgili açıklamam bölümün sonunda ve ricam okumadan geçmemeniz...

Dilerim beğenirsiniz...



Yeşilin ve mavinin birbirine kavuşmasına engel olan kum tanelerinin üzerine basarken rüzgarın fısıldadığı huzuru dengesiziyle birlikte bir başka kucakladı genç kadın. Kalbinin sahibinin sıkıca tuttuğu elinden gözlerini ayırdığı anda nereye bakacağını şaşırıyordu. Sanki cennet yeryüzüne inmişti ve bu anın tadını doyasıya çıkarmasını istiyordu.

Tabi genç kadının cenneti, annesinin tekerlekli sandalyesini süren İpek Hanımın cehennemiydi. Oğlu ve Revan'ın arası eskisinden daha iyi iken kendisinin yüzüne doğru düzgün bakmaması ile kahroluyordu. Konuşmak için bulduğu her fırsat hüsran ile sonuçlanırken birde üzerine onların mutluluğunu izlemek zorunda bırakmıştı annesi.

Kumsalın bitimindeki tepeyi kaplayan zeytin ağaçlarının arasında bulunan mekana varmak için çam ağaçlarıyla ve çiçeklerle donatılmış yola girdiklerinde İpek Hanım omuzunun üzerinden oğluna iç çekerek baktı. Onun tarafından yok sayılmanın bu kadar ağrına gideceğini hiç düşünmemişti. Ne yaptıysa oğlunun iyiliği için yapmıştı fakat Revan bunu görmesini engelliyor diye düşünmeden edemedi. O gece kendisini savunmasını kötü düşünceleri yüzünden görmezden gelmeyi seçen kadın yol boyunca ikisini birbirinden nasıl uzaklaştırabileceğini düşünüp durdu. Oğluna ulaşması için Revan'ın etrafında olmaması gerektiği kanaatine varmıştı ve öyle ya da böyle bir çözüm bulmak zorundaydı.

" Burası çok güzel..."

Hayran hayran etrafına bakınan kardeşi Nazlı'nın koluna giren Sevcan nişanlısı ile buraya geldiğini hayal etmeden duramadı. İlk defa doğa ile iç içe bu denli huzurlu hissediyordu ve Selim ile olan tartışmasını yok sayarak el ele yürüdüklerini hayallerine ekledi. Tabi içinden kurduğu hayallerin gerçekleşmesi için dua etmeyide ihmal etmedi.

"Hakikaten çok güzel"

Nazlı gibi hayranlığını gizleyemeyen karısının elini bırakıp, belini kavrayarak kendisine doğru çeken Ayaz, " dün gece kadar değil" dedi ve boynundaki izlere yenilerini eklemek için bir an önce akşam olmasını istedi. Dün gece ki birliktelikleri aklına her gelişinde gülümsemesine engel olamayan Ayaz, karısının arzu ile tenine bıraktığı her izin farklı olduğunu fark etmişti. Kabul teninin tenine karıştığı her gece ayrı bir tat vermişti genç adama fakat bu kez bir başkaydı. Kadını bir başka sarmalamıştı onu. Tabi bunda ayrı geçirdikleri gecenin etkisi büyüktü ancak bu kadarını kendiside beklemiyordu.

" Dün gece kadar değil dedim duymadın mı çirkin?"

" Duydum..." diyerek kocasını beline kollarını dolayan Revan, Ferhan Hanım ve İpek Hanımın kendilerini görmemelerinin verdiği rahatlıkla başını göğsüne yasladı. Onsuz uyuduğu gecenin acısını tam anlamıyla çıkaramadığı için bir daha ne olursa olsun varlığının olmadığı yatakta uyumayacağına dair kendisine söz verdi. Çünkü dengesizi olmadığında yarım bile değildi. Bedeninde ruhu yok gibiydi yokluğunda. Bu adam sadece kalbi değil artık ruhu da olmuştu.

" Yine uyuzluk yapıyoruz demek. Peki öyle olsun çirkin"

Kocasının duymak istediği şeyin ne olduğunu çok iyi bilmesine rağmen mekana varana kadar sessiz kalan Revan, yasemin çiçekleriyle kaplı duvarların tam ortasında duran demir kapıdan geçmeden önce kulağına yaklaştı.

" Dün gece güzeldi Ayaz ama daha güzelide vardı"

" Hımmm, neymiş daha güzeli çirkin?"

Aşk Ayazı (Revan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin