Utanç. Bölüm 12

32.1K 1.5K 69
                                    

'

Hayatım, benden habersiz değişiyor, git gide beni de içinde sürüklüyordu.

Hergün daha da zorlaşıyor, içinden çıkılmaz bir hal alıyordu..

Küçükken büyük annem beni parka götürmüştü. Mete diye bir arkadaşım vardı. O zamanların bana göre en yakışıklısı. Hergün onu görebilmek için büyük annemi zorla parka sürüklerdim.

Yine delice eğlendiğim bir gündü, hiç unutamıyorum. Üstümde kiloş bir elbisem vardı. Bir oraya bir buraya koşturuyorduk. Birden biz rüzgar çıktı. Elbisem uçuşmaya başladı. Ne olduğunu anlamadan etek uçlarının başıma geçtiğini gördüm. Altım tamamen açılmıştı. Herkes bana gülmeye başladı. Çok utanmıştım. En çok da Mete'yi gülerken görmek içimi çok acıtmıştı. Bir daha o parka gidemedim. Mete'yi hiç görmedim.

En son o zaman böyle utandığımı hatırlıyorum.

Ama şuan yaşadığım, Mete'nin beni yüzlerce kez böyle görmesinden daha fazlasıydı.

Yanıyordum. Saç diplerim terleşmişti.

Demir'in yüzüne bakamıyor, sadece tişörtümle koluna baskı yapıyordum. Kafam eğik,Saçlarım yüzümü örtüyordu. Dilim damağım kurumuştu. Bu sessizlik daha beter bir hal almaya başlamıştı.

-Yüsra, diye seslendi Demir. Zor konuşuyor, sürekli yutkunuyordu. Ben hala suratına bakmıyordum.

Yüzüme bak.. Yine dinlemedim. Bu sefer daha sert söylediğin de, canının yandığını anladım. Sinirlenince kasları geriliyor, Buda koluna baskı yapıyordu.

Yavaşça kafamı kaldırıp ona baktım. Çok terleşmişti. Gözlerimin tam içine bakıyordu.

-Cebim de, yutkundu telefonum var. İlkeri ara.

Öylece gözlerine bakıyordum. Kıpırdayamıyordum. Sert gözleri, gözlerime işlediğin de üstünden doğru cebine eğildim. Bir yandan koluna tişörtü tutuyor, diğer elimle telini almaya çalışıyordum. Bu çok zordu. Ona böyle yakın durmak, kokusunu böyle tam içim de hissetmek beni daha da zor duruma sokuyordu. Yavaşça telefonu elime alıp ondan uzaklaştım.

Farkında olmadan tuttuğum nefesimi dışarıya bıraktım.

Telefonun tuş kilidini açıp ilker'i aramaya başladım.

Sonun da arama tuşuna basıp telefonu açmasını bekledim. Üçüncü çalışta açtı.

-Alo Demir? Nerdesiniz? Sesi telaşlı geliyordu. Muhtemelen bizi çok merak etmişti.

-İlker, ben Yüsra. Demir,, yutkundum. Sesimi oldukça düz tutmaya çalıştım. Vuruldu.

-Ne? Nasıl oldu. Tamam, bak bana nerde olduğunuzu söyle.

Demir'e dönüp baktığım da kendinden geçecekmiş gibi duruyordu. Bana dönüp;

-Doktoru bulup eve getirsin, sahilde olduğumuzu söyle. Son sözünü zor duymuştum. Bayıldı bayılacak bir hâli vardı. Çok kan kaybetmişti.

-İlker dinle sahildeyiz. Doktoru bulman ve bizi burdan alman gerekiyor. Demir iyi değil. Sesim de ki çaresizlik çok fazla belli oluyordu.

-Yüsra, sakın uyumasına izin verme, onu oyala! Hemen geleceğim. Deyip hızla telefonu kapattı.

Telefonu cebime koyup Demir'e döndüm. Çok fazla terliyordu. Bu beni korkutuyordu.

-Demir, iyi misin? Uyumaman lazım konuş benimle.

Gözlerini açıp kafasını yavaşça bana çevirdi. Önce göğüslerime, sonra yüzüme baktı.

Sesler - Karanlık Mavi ♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin