3 Kadar.. Bölüm 47

24.5K 1K 78
                                    


Keyifli okumalar :))

'

Umursamaz olmak, duyguları görmezden gelmek anlamına geliyordu. Arkana bakmadan yürümek, önüne gelen her engelin yanından geçip gitmek.

Demir olmak gerekiyor bu hayatta. Üzülmek istemiyorsan, onun gibi duygusuz olmak. Belki de, acımasız. İşte o zaman ne mutlu olabiliyorsun ne de mutsuz. Arafta yaşıyordu Demir. Bir kere içten güldüğünü görmüştüm. Dans ederken saçma espirime saniyeler süren bir kahkaha atmıştı. Bu, paha biçilemezdi. Gülmek bir insana ancak bu kadar yakışırdı.

Güzel şeylerin çabuk geçtiği gibi, buda çabuk geçmişti ve bir daha hiç şahit olamamıştım bu mucizevi gülümsemeye. Tamam Demir gözle görülecek bir şekilde değişmişti belki ama, hala sinirli bir yapıya sahipti. Onu değiştiremezdim. Ama eskiden olduğu kişiye döndürebileceğime inanıyordum.

Kafamı biraz yukarı kaldırıp Demir'in kusursuz yüzüne baktım. Neden bu kadar mükemmel olmak zorundaydı? Bu diğer insanlara haksızlıktı. Onun yanında kendimi fazla çirkin hissediyordum. Uyurken ki masumluğu, gerçek hayatta asla göremeyeceğim bir manzaraydı. Bende biraz keyfini çıkardım.

Saçları dağılmış, yüzünde ki umursamaz hali yüzümü gülümsetmişti. Artık geceleri uyuyabiliyordu. Tamam hemen uykuya dalamasa da, ben kıpırmadan yattığım müddetçe uyuyabiliyordu. Bu yüzden rahat uyuması için sabaha kadar on kez uyanıyor, akşam yattığım gibi sabah uyanıyordum. Belimin dayanılmaz ağrısı, sabah Demir'in huzurlu uyumasını görünce yok oluyordu.

-Her sabah rutin. Uykulu sesine karşılık dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözünü açmadan beni yine nasıl yakalamıştı. Bu adam beni gerçekten ürkütüyordu. Bazen ben gibi düşünce mi okuyor diye düşündüğüm olmuyor değil. Hatta bu soğukluğu yüzünden bir ara vampir mi diye düşündüm ama gündüzleri sokağa çıkması bu tezimi çürüttü. Ama vampirleri kimse tam olarak bilmiyordu değil mi? Her filmde farklı lanse ediliyordu. Mesela bir filmde vampir öldürülmüştü ve kanlarından yeniden meydana gelmişti. Bu sayede gündüzleri dışarıda durabiliyordu. Belki de Demir.. Ah, saçmalamayı kes Yüsra.

-Uyu Yüsra! Öyle sesli düşünüyorsun ki, uykumu bölüyorsun!

-Ne? Sen.. Nasıl? Kekeleyerek sorduğum sorum karşısında, derin bir nefes aldı ve bana aşık olduğum mavileri gösterdi. Lens miydi bunlar? Nasıl bu kadar parlak olabiliyordu? Mavileri yine kafamı karıştırıyor, dikkatimi dağıtıyordu.

-Uyandığın zaman nefes alışverişlerin değişiyor. Bir şey düşündüğün zaman bu iki katına çıkıyor ve nefesin hızlanıyor!

Beni bu kadar iyi tanıması tüylerimi ürpertiyordu. Bir insan nasıl olur da, her şeye karşı bu kadar bilgili olurdu. Ciddiyim. Şu an desem ki tavuk mu yumurtadan, yumurtamı tavuktan, bana bilimsel bir açıklama yapardı. Ve ben kesinlikle bu sabah saçmalama kotamı doldurmuştum.

-Beni bu kadar iyi mi tanıyorsun? Dedim gözlerimi büyüterek. Ve böyle de nasıl çirkin olduğum gerçeği..

-Senden bile iyi..

Yanıma yaklaşıp bana iyice sarıldı. Burnunu saçlarıma sürmeye başladı.

-Koran bugün tembellik yapmak istiyor! Dedim alaycı sesimle. Biraz sesli gülerek. Onun yanında gülmeye bile çekiniyordum. Elini yavaşça karnımın üstüne koydu ve bana unuttuğum acıyı hatırlattı. Dün olanlar tek tek hafızamda belirdi. Bu yutkunmama sebep oldu. Uzanıp karnımın üstünde ki elini tuttum. Soğukluğu beni yine bozguna uğrattı. Vampir olma yönün de ki teorimi, buz gibi bedeni destekliyordu.

Sesler - Karanlık Mavi ♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin