Ölüm.. Bölüm 19

28.8K 1.2K 34
                                    

'
Ölüm, şu hayatta başa gelebilecek en kötü şey.
Dönüşü yok. Tarifi yok. En kötüsü de telafisi yoktu.

Biraz önce düşündüklerime küfürler yağdırdım.
Ben, kalbimin acısını çok kötü birşey sanmışken, içeri de biri babasını kaybetmişti.

Bundan büyük başka acı varmıydı? Bilmiyordum.

Düşüncelerimi kovup, hızla yataktan kalktım. Kapının kulpunu tutup, salona çıktım. Bir adım atmıştım ki onları gördüm.

Duru, hıçkırarak ağlıyor, Demir'e sıkıca sarılıyordu.

Onu gördüğüm de düşüncelerim kalbimi acıtmaya başladı.
Olduğum yerde kalmıştım.

Uras bey mi ölmüştü?

İçime birşeyin oturduğunu ve oraları yangın yerine çevirdiğini hissettim.
Her ne kadar beni buraya zorla getirmiş olsa da, yurtta benimle çok ilgilenmişti.
Tamam niyeti başkaymış, hadi ama o iyi biriydi.

Duru'nun yüzün de ki acı sanki bütün bedenime yayılmıştı.
Demir'in arkası bana dönük olduğu için onu göremiyordum.
Şuan ne düşündüğünü duymayı öyle çok isterdim ki.

Demir, Duru'nun kollarından tutup kendinden ayırdı.

-Nasıl oldu? Diye sordu şaşkın bir ses tonuyla. Onu ilk defa böyle, birşey yapamayacak kadar çaresiz görüyordum.
Yapılacak birşey yoktu. Ölüme çare olmadığı gibi.

-Kalp krizi geçirmiş, Duru'nun zor çıkan sesi yerine hıçkırıklara bıraktı.
Yurt dışından yarın sabah özel uçakla getirilecekmiş. Demir, onu öyle görmeye dayanamam!
Kafasını Demir'in göğsüne koyup ağlamaya devam etti.

O sırada kapı çaldı. Sanırım benim açmam gerekiyordu. Duru'nun Demir'i bırakmaya hiç niyeti yoktu.

Kendime gelip kapıya doğru ilerledim. Onlara bakmamaya özen göstererek.
Yavaşça kapıyı açtığım da, ilker'i dağılmış bir halde gördüm. Gözleri kan kırmızısına dönmüştü, sanırım ağlamıştı. Hemde çok fazla.

Birden gelip bana sıkıca sarıldı.
Bunu beklemiyordum. Belli ki teselliye ihtiyacı vardı. Ellerimi yavaşça beline koyup daha çok sarılmasına izin verdim.
Gözlerim dolmuştu. Ölümlerden hep korkuyordum.

Beni bırakıp içeri geçti. Sonra Duru'ya aynı şekilde sarıldı. Onları izlemeyi bırakıp Demir'e döndüm. Çaresiz gözleriyle yere bakıyor, sıkıntıdan dudakları dümdüz olmuştu.

Ona şuan öyle çok sarılmak istedim ki. Ben yanındayım demek..
Ama tepkisinden korktuğum için öylece kapıda dikildim.

Bir ara gözlerini bana çevirip baktı. Yüzünde ki duyguya anlam veremiyordum ama hiç biri İlker yada Duru'nun ki gibi değildi.
Gücünden hiç taviz vermiyordu.

Saatlerdir salonda ki koltuklarda oturuyorduk. Duru sürekli ağlıyordu. Bu hâli içimi acıtmıştı.
İlker sürekli şimdi ne olacağını düşünüyordu.

Demir ise, onun ne hissettiğini ne düşündüğünü anlamak çok zordu. Sadece koltukta oturuyor, baş parmaklarını birbirine vuruyordu.

Sonun da dayanamayıp kalktım ve Duru'nun yanına gittim.

-Duru, odamda biraz dinlen istersen. Sabaha daha çok var. Sesimin samimi çıkması için uğraşmıştım. Ne kadar başardım bilmiyorum ama Duru'nun bakışları hiç iyi yönde değildi.

-Sen defolup gitsene artık! Burada bir işin kalmadı.

Ağlamaklı ses tonun da ki öfke çok bariz ortadaydı. Bu öfkesi babası öldüğü için olabilirdi ama benden hoşlanmadığını çok iyi biliyorduk.

Sesler - Karanlık Mavi ♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin