Vefa.. Bölüm 59

22.6K 966 64
                                    

Medyada; dünden bu güne sesler <3

'
Sessiz çığlıklarım vardı benim. Kimsenin duymadığı, duyamadığı acı çığlıklarım. Dokunmasalar yalnızlığımla yakınırdım, dokunmaya çalışsalar kaçardım. Duvarlarım vardı bir kere. Insanların başta soğuk buldukları, hatta belki de şımarık diye düşündükleri sağlam duvarlarım. Halbuki dokunsalar ağlayacak durumdaydım ben hep. İçi kan ağlasa da gülen, herkesin yardımına koşan bir yapım vardı. Saftım bir kere. Insanların iç seslerini duyar ama asla iç yüzlerini göremezdim.

Başıma gelen onca olaya rağmen şimdi yine aynı kişinin yanında, onun sağlam ve güvenli kollarının arasındaydım. Kokusu yetiyordu huzura kavuşmam için. İçimi titretiyordu tek bir bakışı. Kıyamıyordum hiç ona. Belki de böyle bağlanmam hastalık derecesindeydi ama onsuz yaşayamayacağımı anlayalı çok olmuştu. Mutluydum ben. Onun yanında, kollarında hatta çevresinde olmaktan bile.

Ama bir haksızlık vardı. Bana yapılan büyük bir haksızlık. Bu yaşıma kadar istisnasız herkesin iç sesini duymuştum. Bazıları kesik kesik olsada, duymuştum işte. Demir hariç. Belki de bana verilen en büyük cezaydı bu, herkesi duyup sevdiğim adama sağır olmam. Onu bir kere, parça parça duymuştum ama bir daha hiç duymamıştım. Şimdi bu olanlar da neyin nesiydi? Demir beni duymuştu. Evet, bundan kesinlikle eminim. Ama nasıl? İşte buna bir cevabım yoktu.

Gözlerinin içine iyice baktım. Belki bir şey duyarım diye ama olmadı. Bir ateş yükselerek kulaklarıma çıktı. Savunmasız hissediyordum şuan kendimi. Demir önce bana sonra kaşlarını çatarak İlker'e baktı. Sanırım durumun farkında değildi. Kolumda ki elleri sıkılaştı ve tekrar bakışları bana döndü.

''Sen, beni duydun mu?'' Diye sordum hayret içinde. Demir dudaklarını yalayıp yerinde rahatsızca kıpırdandı. Bu hareketi içimde ki alevi tetiklerken onu görmezden gelmeye çalıştım. Bir insan hastane yatağında yatarken bile bu kadar karizma gözükebilir miydi?

''O kadar sessiz söylemedin ufaklık, eminim ilker bile duymuştur.'' Dedi. Durumun gerçekten farkında değildi. Yatakta tamamen doğruldum ve bunu söyleyip söylememe konusunda kısa çaplı bir tartışma yaşadım kendimle. Söylersem kullanır, sürekli içimden geçenleri okurdu. Ama söylemezsem bunun nedenini asla anlayamazdım ve Demir zaten yakın zaman da durumu farkederdi.

''İlker.'' Dedi Demir gözlerini benden ayırmayarak. Bu onun bizi yalnız bırak deme şekliydi. Yalnız kalmak istiyor muydum?

''Ben Duru'nun yanına gidiyorum zaten. Uyandığını öğrendiğinden beri evde delirmiş durumda'' dedi ilker kapıya doğru giderken.

''Bende geleyim!'' Diye atıldım hemen. Demir'le yüzleşmek istemiyordum. Kendisi öğrensin. Evet, evet böylesi daha iyiydi.

''Sen hiç bir yere gitmiyorsun.'' Dedi Demir kolumu kavrarken. Ilker neler olduğunu anlayamadı ve bu yüzden çıktı. Tabi ki Demir gitmeyeceksin diyorsa, gidemeyeceğimi bilirdi. ''Neler dönüyor?''

Ne diyecektim ki? Nasıl diyecektim. Demir ben biraz önce içimden konuştum ve sende bunu duydun mu? Hadi ama! Bana kesin gülerdi. Ben böyle ne yapacağımı düşünürken, Demir kaşlarını kaldırıp şaşkınlıkla bana baktı. Ah!

''Sen? Ne dedin?'' Dedi yatakta biraz doğrulup. Duydu işte! Ben şimdi nasıl onun yanında rahat düşünebilecektim? ''Yüsra içinden konuşmayı kes!'' Diye beni uyardı. Dudaklarımı dişlemeye başladım. Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve serumu farkedince bir küfür homurdandı. Serumu sertçe elinden söküp attı. Tedirginlikle onu izliyordum.

''Demir.. Ben bilmiyorum. İçimden konuşuyorum ve beni duyuyorsun!'' Dediğim de durup bana baktı. Sonra alay eder bir sesle güldü.

''Saçmalık bu!'' Dedi ve gülmeye devam etti. Bunun ne kadar sinir bozucu bir şey olduğunun farkında bile değildi! ''Dudaklarını dişlemeyi bırak.'' Dediğin de dudaklarımı dişlerimden serbest bıraktım.

Sesler - Karanlık Mavi ♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin