Siyah... Bölüm 55

21.7K 948 142
                                    



'

Umut kırıntılarıyla dolu bu şehirde yaşamak hayallerime fazlaydı. Saçılan her bir kırıntıda umutlarım vardı ve insanlar, kırıntıların üzerine basmanın günah olduğunu umursamadan ezip geçebiliyorlardı. En büyük kırıntım aşktı ve onu çamurlu ayakkabılarıyla ezen yine en güvendiğim insan oldu.

O ki; günahın bir bedene bürünüp, çıkan uzuvlarının her bir ayrıntısı kendisine benzeyen bir katildi. Umutlarımın katili. Aşkımı ve hayallerimi katlettiği bu gece de, sevmeye olan inancımı kilitli mahzenlere hapsetmişti. O günahın ta kendisiydi ve bu yüzden nefsime karşı hep çekici gelmişti.

Söylediği son sözle kalbimi parçalara ayırıp, nasıl tuz buz ettiğine bir kez daha şahit oldum. Boğazımdan bir hıçkırık, canımı alırcasına çıktığın da zihnim aynı kelimeyi tekrar etti

"Ufaklığımın, ufaklığı oluyormuş!"

Acının her bir zerresini tattırmıştı bu gece bana. Ne zaman bundan daha büyük acı var mı diye kendimi sorgulasam, en büyüğüyle karşıma geliyordu. Ama o son lafı, beni mahveden tek etken oldu. Dudaklarımdan istemsizce dökülen tek cümle, artık durması gerektiğini ona hatırlattı.

"Siyah Demir! Siyah, siyah!"

Görüşümü bulanıklaştıran yaşlar bir kez daha gözlerimden döküldüğün de, mavi gözlerin nasıl çaresizlikle karardığını gördüm. Ellerini defalarca delirmiş gibi saçlarında dolaştırdı ve yanıma gelip gelmemekte kararsız kaldığı o ince çizgide, Demir'in çırpınışlarına şahit oldum.

İç sesim, olsun dedi. Onsuz geçireceğin günlerde 'hiç yoktan pişmanlığını gördüm' demen için sana bir fırsat sundu. Seni ayakta tutan bu olsun... Ona sıkıca sarıl...

Hala ona karşı çaresiz olduğum için kendimden de en az ondan ettiğim kadar nefret ettim. Yanıma gelmek için bir adım attığın da, korkudan kendimi geriye sürükledim. Sert zemin, üzerinde hareket ettikçe ortamın sessizliğini bozuyor, geriye kulak tırmalayan bir tını bırakıyordu.
Olduğu yerde kaldı ve ilk defa acı çektiğini gözlerimle gördüm. Ve bu beni bir nebze olsun rahatlatmadı. Acının tanımı yoktu bizde. Ben siyah derdim, o anlardı.

Geçen dakikalar, ardında bıraktığı acıyı iyice arsızlaştırıyordu. Demir odadan çıktı ve kapının kapanma sesini tüm hücrelerim titreyerek hissetti. Dizlerimi kendime çekip hıçkırarak ağladım. Kalbimin acısını soyut bir nesne gibi hissedebiliyordum. Olanlar karşısın da yapmak istediğim tek şey, ellerimle kulaklarımı sıkıca kapatıp defalarca lalala diye bağırmak, yorganın altına girip, ölümün gelmesini beklemekti.

Tenimi yakan göz yaşlarım sanki yanaklarımdan süzülüp, kalbime akıyordu. Acıyla kasılıyordum. Ne kadar süredir öyle kaldım bilmiyorum ama dış kapının açılma sesiyle sefil olmuş halimi düzeltmeye bile çalışmadım. Dudaklarım da, elimin üzerinde kan vardı ve gömleğim boydan boya yırtıktı. Ayak sesleri odamın önünde durdu ve bir süre hareketsiz kaldı. Işığı açtığın da, gözlerimi acıtan aydınlık yüzünden gözlerimi kısma isteği duydum. Sanki her eşya bir olmuş canımı yakmak için uğraşıyordu. Odaya yayılan ışıkla bile kavga etmek istedim.

"Yüsra?" Şaşkınlıkla duyduğum bu ses karşısında, gözlerimi zeminden ayırıp kafamı kaldırdım. Ne kadar kötü görünüyordum bilmiyorum ama Duru'nun bakışları bende ağlama isteği uyandırıyordu. Dehşet içinde bana bakıyordu. Bir ağlama krizi daha yaşamak üzereyken Duru yanıma hızla gelip bana sarıldı. Tepki veremiyordum. Hareket etmek tam bir işkenceydi.

"Neler oldu?"

Neler olmadı diye sormak, şuan ki durumum için daha uygun olurdu. Ne demeliydim? Demir hayatımı katletti. Aşkımın üzerine çıkıp tepindi. Beni yerle bir etti. En kötüsü bana güvenmedi. Evet, beni yıkan olay buydu. Konuşamıyordum. İçimden geçenlerin bir kelimesini bile dillendiremiyordum.

Sesler - Karanlık Mavi ♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin