Tükenme. Bölüm 13

31.2K 1.3K 52
                                    


'
Gök yüzü maviliğini ortaya sermeye başlamıştı. Ben yatakla boğuşmayı barakalı saatler olmuştu. Uyuyamıyordum. Gözüme bir damla uyku girmiyordu. Sonun da pes edip yatakta öylece oturmaya başladım.
Düşünceler aklımın en orta yerinde savaş veriyordu. Dün geceyi bir türlü hafızamdan silemiyordum.
Bu yaşanılanlar hayatın resmen bana bir oyunuydu. Demir benim sınavımdı. Biliyorum, bu sınavdan kalacaktım. Ona ulaşmak hiç kolay değildi. Ulaşmaya çalışmak bile aptallıktı.

Çünkü o duygusuzdu. Mantığıyla hareket eden biriydi. Ve mantığıyla hareket eden insanlar, genelde önce kendilerini düşünüp, sonra başkalarını düşünürdü.
Demir de öyleydi. Onun için kimsenin önemi yoktu. Tabi ki benim de.

Bu evi bana zehir etmek için elinden geleni yapıyor, ama yine yardıma o koşuyordu.
Sınırları vardı, asla aşamayacağım büyüklükte sınırları.
Aşmaya çalışmak bile sonum olurdu.
Cesaret edecek güç ne bende vardı, nede bu hayatta yaşayan herhangi birinde.
Kusursuzdu. Yakışıklı olmasının yanı sıra güçlüydü.
Her kızı kolayca alt edebilecek bir yapısı vardı.
Tek bakışıyla herşeyi yerle bir eden duvarları, onu Demir yapan en güçlü özelliğiydi.
Yüzün de tek bir duygu kırıntısı aramak büyük acizlik olurdu. Çünkü yoktu. O Demir Koran'dı. Büyük gücünün ardında yatan o büyük zaafını bir gün ele verecekti. Biliyordum. Hiç bir insan kusursuz değildir. Sadece o günün ne zaman geleceğini bilmiyordum. Gizemli hali beni daha da kendine çekiyordu.

Hava iyice aydınlandığın da yataktan kalktım. Hava almam gerekiyordu. Bu ev beni fena halde boğuyordu.
Kalkıp üstüme rahat birşey aramaya başladım. Siyah bir tayt, üstüne salaş beyaz bir bluz geçirdim. Saçlarımı tarayıp dağınık bıraktım. Ayaklarıma kısa converseleri de geçirip ceketimi aldım. Havalar git gide daha da soğumaya başlamıştı. Hele bu saatler de daha da beter oluyordu.

Yavaşça kapımı açtım. Ortalıkta kimse görünmüyordu. Ya gitmişlerdi yada uyuyorlardı. Parmak uçlarım da salona yöneldim. Koltukta yatan ilker'i görünce donup kaldım. Duru neredeydi? Ah, hayır Demir'le yatmış olamazdı değil mi?

Birden kendimi Demir'in kapısın da buldum. Açıp açmamak da kararsız kalsam da, meraklı yanım baskın geldi.
Yavaşça kapıyı açtım. Demir yüz üstü yatıyor, yüzün de ki ifade heran uyanabilir haldeydi. O uyuyamazdı. Vurulduğu için güçsüz düşmüştü sanırım. Muhtemelen birazdan uyanacaktı.

Saçları dağılmış, üstü çıplaktı. Bu bana rüyamı hatırlattığın da ürperdim.
Kasları tamamen ortadaydı. Uykusun da bile asabi gözüküyordu. Yavaşça kapıyı kapatıp dış kapıya yöneldim. Onu da ses çıkarmadan hallettiğim de, evet sonun da dışarıdaydım.
Peki Duru nereye gitmişti?
Demir'in yanında olmadığına göre pek de umrum da değildi.

Ortalık sakindi. Yürümeye başlayıp kendimi sahil kenarına attım. Koşmaya gelen insanlar dışında pek kimse yoktu. Saat kaçtı acaba? Alp'i görsem mi diye düşündüm. Kafe açık mıdır ki?
Kendi kendime konuşmayı bırakıp sahil boyunca yürümeye başladım. Denizin kokusu içime işliyordu. Bu görüntü insana huzur veriyordu. Yüzmeyi bilmiyordum ama Denizi çok seviyordum.

Oyalanarak kafeye doğru yürümeye başladım. Umarım açıktır diye düşündüm. Çünkü saatin kaç olduğu hakkın da en ufak bir fikrim yoktu.
Kafeye ulaştığım da ortalıkta kimse görünmüyordu. Sonra belinde önlüğüyle Alp göründü. Oturduğum masadan bağırdım.

-Bir çay alabilir miyim? Gülmemek için kendimi zor
tutuyordum. Alp arkasına dönüp;

-Tabi efendim hemen,,, Yüsra? Burada ne işin var? Çok şapşal gözüküyordu. Onu özlemiştim.

-Çayı boşver, kocaman bir sarılma lütfeen. Diye bağırdığım da koşarak yanıma geldi. Bana sıkıca sarıldı. Sanırım oda çok özlemişti. Düşünceleri o yöndeydi.

Sesler - Karanlık Mavi ♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin