'
Çekiyorum, kesinlikle belayı üzerime çekiyorum.
Bir lanet var üzerim de, korkuyorum artık kendimden. Olabileceklerden.
Kaçtıkça daha başka belalara bulaşıyorum.Sesleri dinlemeye çalışıyorum, olmuyor kesik kesik birşey duyorum parçaları birleştiremiyorum.
Sinir kat seviyem git gide çoğalıyordu. Gök yüzüne bakıp;
Allah'ım neden ben? Diye sitem eder hale geldim.
-Hey, bölmek istemem ama bana yardım etsen iyi olacak!
İnlemeye benzer sesler çıkarıyordu. Sanırım canı yanıyordu. Ama hala nerede olduğunu göremiyordum. Etrafa iyice bakıp yolun aşağısına doğru kafamı uzatıp baktım. Bir çift spor ayakkabı gördüm. Sadece ayakları gözüküyordu. Sırtını ağaca yaslamış otuyordu. Yüzünü göremiyordum ama sürekli ah'layıp duruyordu.
Aşağıya doğru yavaşça indim. Yanına yaklaştım. Yüzünü tam net görebiliyordum artık. Siyah dağınık saçları, geniş omuzları oldukça kaslı yakışıklı biriydi. Her kızın dönüp bir kez daha bakacağı cinsten.
Burada işi neydi peki?
Beni görünce gözleri büyüdü.-Sanırım öldüm değil mi? Sende benim için gönderilmiş bir melek olmalısın?
Sanki birden iyileşmiş gibi inlemeleri kesilmiş, bana asılmaya çalışıyordu. Yukarı bakıp sabır dilendim. Sonra bıkkın bir halde ona bakıp;-Burada ne arıyorsun? Meraklı sesim sessizliği bozmuştu. Şöyle bir bana bakıp;
-Güneşleniyorum deyip elini kafasının arkasına koydu ve ukala bir şekilde gülümsedi.
Ah, birde dalga geçiyor.-Öyle mi? Sana kolay gelsin o zaman!
Deyip yürümeye başladım. Sanki yeterince derdim yokmuş gibi, birde bununla uğraşamayacaktım. Zaten dönüş yolunu da hatırlamıyordum.
-Hey, hey! Ayağımı burktum üzerine basamıyorum. Atım beni üstünden attı.
Heyecanla çıkan sesine gülmemek için kendimi zor tuttum. Onu bırakacağım diye korkmuştu.-Ah, o aygırlar! Söylene söylene yanına geldim.
-Haksızlık etme, atlar çok iyi hayvanlardır. Huysuzlandırmazsan.
Gözlerimi devirdim. Sevmiyordum işte. Neden bana zorla sevdirmeye çalışıyorlar. Anlamıyordum. Yanına yaklaşıp elimi uzattım. Benden destek alıp ayağa kalktı. Elini omzuma attığın da düşüncelerini duymaya çalıştım.
Ama kesik kesik geliyor, Hiç birşey anlamıyordum. Buna anlam verememiştim işte.Tam yürümeye başlıyorduk ki, Demir'in sinirli sesi bütün ormanı inletti. Korkudan dudaklarımı dişledim.
-Yüsra! Nerdesin? Ulan beş dakika yanından ayrıldım beş!
Hemen nereye kayboldun!Çok kızmıştı ses tonu resmen içimde bir yerlerde atıyordu. Ne yapacağımı bilmez halde elimi omzuma iyice yerleştirip sırıtan kişiye baktım.
-Yüsra? Ah Buda Demir yığını olmalı deyip kahkaha attı! Elimi ağzına götürüp susmasını istedim ama dinleyen kim.
Aras bende deyip sırıttı.-Siz orada ne halt ediyorsunuz?
Kafamı Yukarıdan bize bağıran Demir'e korkuyla çevirdim. Yüzünün her bir kası ayrı geriliyor, gözlerin de ki öfke yüzüme çarpıyordu. İşte şimdi yanmıştım. Çok saçma bir halimiz vardı. Yukarıdan nasıl görünüyorduk bilmiyorum ama Demir'in gözleri içimi delip geçiyordu.
-Merhaba Demir yı! Aras ağzını açmaya başlamıştı ki kolunu omzumdan çektim. Dengesini kaybedip yere düştü. Bu duruma başka zaman olsa çok gülerdim, evet. Ama şimdi sadece korkuyordum. Demir'in bakışları altında eziliyordum. Bir açıklama bekliyordu. Ben sustukça kaslarının daha da gerildiğini farkettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesler - Karanlık Mavi ♣
Teen FictionTamamlandı ✔️ Demir & Yüsra ▶▶ Kaybolmuş Sesler Arasın Da Ki; Sessizliğin Hikayesi ▶▶ Yıkılmaz duvarlarının arkasında ki, Güçlü adam.. Doğru bildiği yoldan ayrılmayan, inatçı bir kız. İç sesleri duyması yüzünden onları bir araya getiren, kusursu...