Medyada; DemRa <3
'
Acının her kademesini, ruhum bedenimden sıyrıla sıyrıla tırmanıyordum. Her basamakta durup soluklanıyor, biraz daha inceldiğimi görüyordum. Hayata acı çekmek için gelenlerin başını çekiyordum, kesinlikle. Artık dur diyordu kalbim bana, sen durmazsan ben duracağım. Hayır diyordum ona, sabret! Bu kadar yaralanmadan sağ çıktın, şimdi en güçlü olman gereken zamanda pes edemezsin!O geliyor sonra aklıma. Demir, sessiz çığlığım. Adı bile kalbimde taht kuruyor, egemenliğini koruyordu. Öfkesi onu Demir yapan en büyük özelliğiydi. Sanki öfkesi çekilse bedeninden, Demir olmaktan çıkarmış ve bütün büyüsü bozulurmuş gibi geliyordu. Aşktı o benim için. Şimdi satır satır yazmaya kalksam bu yüce duyguyu, kalın harflerle DEMIR çıkardı karşıma. Eğer aşk diye bir şey varsa, bu Demir'e hissettiklerimdi. Ben başka bir aşk ne görmüş, ne duymuştum.
Ne kadar süre geçti bilmiyorum, Demir kucağımda kanlar içinde yatıyordu ve ben şoka uğramış gibi hiç bir şey yapamıyordum. Kendimden geçmek üzereydim. Onu kaybetme korkusu bütün bedenimi ele geçirmişti. Zangır zangır titriyordu her hücrem. Ona sımsıkı sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Ağzımdan bir tek ''Bırakma beni!'' Dökülüyordu. En son hatırladığım şey ise uzaktan gelen ambulans sesleri ve yakınımda ki ayak sesleri oldu. Demir'in kucağımdan alınmasını hayal meyal hatırlıyorum, onu bırakmamak için nasıl sıkı tutunduğumu da. Sanki benden koptuğu zaman bir daha gelmeyecekmiş gibi hissediyordum. Bu korku bana bir ömür yeterdi.
Gözlerimi yavaş yavaş açmaya çalıştım. Sessiz ve yumuşak bir yerde yatıyordum. Kafam yerine bir türlü gelmiyor, nerede olduğuma dair bir fikir yürütemiyordum. Sonra beynimi sarsan olaylar tek tek gözümün önüne geldiğin de hızla doğruldum ve deli gibi etrafa bakınmaya başladım. 'Demir!'' Diye panikle fısıldadım. Bir hastane odasındaydım ve kolum acıyordu. Yavaşça kolumu kaldırdım ve serumu görünce yüzümü buruşturup hızla iğneyi çıkardım. Canım yanmıyordu, içimde bir alev vardı ve beni korkutan bir şey bedenimde dolaşıyordu. Üzerimde ki kanı görünce birden paniğe kapıldım. Vurulan ben miydim? O zaman neden canım acımıyordu. Bu gördüklerimin rüya olmasını diledim. Kafamı bir türlü toparlayamıyordum. Aslı beni vurmak istedi. Gözlerimi yumdum, silah parladı. Sonra.. ''Demir!'' Ah, hayır hayır. Ne kadar süre uyumuştum bilmiyorum ama uyuşan bacaklarımı kapıya doğru sürüdüm ve kapıyı açtım. Sağa sola bakınıp tanıdık birini aramaya başladım. Bana iyi bir şey söyleyecek tek bir kişiyi aradım. Nasıl uyurdum, nasıl kendimden geçebilirdim! Demir neredeydi, hayır doğru soru Demir iyi miydi? Kalbim acıyla teklemeye başladığın da, koridorun sonunda İlker'le Duru'yu gördüm. Duru kafasını ellerinin arasına almış oturuyor, İlker ise ameliyathane yazan odanın önünde sırtını duvara dayamış bekliyordu. Beni gördüklerinde ikiside doğruldu.
''Yüsra, neden ayaklandın!'' Dedi İlker beni uyararak. Gözlerimi ameliyathane yazısından alamıyordum. Orada mıydı? ''Iyi misin?'' Diye sordu Duru. Yaşıyor muydu? Benim yüzümden vurulmuştu. Hepsi benim yüzümden olmuştu. Acaba canı çok yanmış mıdır? Delirmek üzereydim. Bu düşünceler beynimi kemiriyordu. ''Yüsra?'' Karşımda endişeyle dikilen İlker'e baktım.
''O iyi mi?'' Diye sordum korkuyla. Cevabından deli gibi korkuyordum. Peki neden aptal gibi hissediyordum? Ağlamam lazımdı, hatta bağırıp çağırmam. Neden bu kadar sakindim.
''Yaklaşık iki saattir ameliyatta kan takviyesi yapılıyor, bilmiyoruz.'' Dedi elleriyle yüzünü sıvazlarken. Canım canıyordu ama hissizdim. Bu ne boktan bir histi böyle!
''Kendimi neden bu kadar yorgun hissediyorum?'' Diye sordum Duru'ya bakarak. Elimden tutup beni sandalyeye oturttu. Robot gibi nereye çekerlerse oraya yürüyordu bacaklarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesler - Karanlık Mavi ♣
Novela JuvenilTamamlandı ✔️ Demir & Yüsra ▶▶ Kaybolmuş Sesler Arasın Da Ki; Sessizliğin Hikayesi ▶▶ Yıkılmaz duvarlarının arkasında ki, Güçlü adam.. Doğru bildiği yoldan ayrılmayan, inatçı bir kız. İç sesleri duyması yüzünden onları bir araya getiren, kusursu...