Bölüm.6. Taciz.
Malum mevsim yazdı. Bu mevsim Murathan'ın işleri başından aşkın olurdu. Neden bu olunca haliyle Menekşe'yi fazla görme imkânı olmuyordu ama O'nun kendi himayesi altında olduğunu bilmek yetiyordu.
Bazen sabahları karşılaşıyorlardı fakat Murathan, başını kaldırıp Menekşe'nin yüzüne bakmıyordu, çünkü aklına ve kalbine aşkla alakalı duyguların yerleşmesine izin vermek istemiyordu. Birinci nedeni kendi himayesinde tuttuğu kıza yan gözle bakmamak, ikinci nedeni imkânsızı istediğini bilmek. Murathan için Menekşe, cennetteki yasak elmaydı. Elmayı dalından koparsa cennetinden kovulacak, koparmasa aşkla çarpan kalbi ömür boyu acı içinde kavrulacaktı.
İnsanoğlu cennetini pek sever, zira keyfi kaçsın huzuru bozulsun istemez. Kim bilir, belki Murathan'da cennetinden kovulmamak için kendini yalancı sözlerle avutuyordu. Fakat bu teorimizin doğru olup olmadığını bizlere zaman gösterecek. Bakalım düşüncemizde ne kadar haklılık payımız varmış...
Murathan, aşkla çarpan kalbine susturmak adına kendince içi boş vaatlerde bulunuyordu. Ben koskoca bir ağa oğluyum. Menekşe, bir çingene kızı. Onu gönlüme almamalıyım. Kalbime gönlüme girecek başka kız mı yok. Esasında bütün bunların boş tesellilerden ibaret olduğunu kendisi de çok iyi biliyordu. Yine de teselliye muhtaç kalbini susturmaya ve kandırmaya devam ediyordu işte. Hiçbir şekilde başka türlü düşünmek istemiyordu amma velakin, aşk ferman dinlemezdi. Aşk laftan anlamazdı. Aşk git deyince gitmez, gel deyince gelmezdi.
Yetişin bir insandı Murathan, aşkın söz dinlemeyeceğini elbette biliyordu. Fakat şimdiye kadar yerel halktan bir dilenci kıza tutulup onunla evleneni ne duymuş ne de görmüştü. Tabuları yıkmak şimdiye kadar hiç kimsenin yapmadığını yapmak ve dışlanmak, en çokta bu korkutuyordu gözünü. Mecburen susuyordu ve susturuyordu aşka aciziyet gösteren kalbini. Mecburen kendini işe güce vuruyor ve boş vaatlerle avunuyordu.
Her şey bir yana aynı evin içinde yaşıyorlardı, kaçamak bakışlar olağandı. Ne zaman Murathan, menekşe gözlerden medet umsa sahibi çekip alıyordu bakışlarını ondan. Ne zaman karşı karşıya gelseler Menekşe, başını öne eğiyor Murathan'ın payına ise sessiz sedasız arkasından endamını izlemek düşüyordu. Muhtemelen kızın da anlatmak istediği bizden olmazdı.
Gel gör ki; Murathan ne yaparsa yapsın nasıl düşünürse düşünsün duygularını zapt edemiyor ve aşkın yangınına gem vuramıyordu. Saklı duygularını frenleyemeyip onun gözlerine bakmak istediğinde, her defasında kendi içinden kendine kızıyordu. Neden baktın? Neden duygularını gizleyemedin? Sen kocaman bir aptalsın. Yanlış yoldasın. Kendine gel...
***
Günbegün Menekşe, değişiyor ağa oğlu ise ondaki değişimi hayranlıkla izliyordu. Bir insan kısa zaman içinde bu kadar hızlı değişebilir miydi? Menekşe, değişmişti ve değişmeye devam ediyordu. Ondaki değişim zaten var olan güzelliğini ortaya çıkarmıştı başka bir şey değil. Murathan, gelişmeleri hayranlıkla izliyordu ama sadece izlemekle yetiniyordu çünkü kalbine kilit vurmuş aşkın sesini şimdilik susturmuştu.Murathan, kalbinin sesini sustura dursun Menekşe ise geçenlerde çeşme başında yaşadığı olayı serserilerden ses seda çıkmayınca çoktan unutmuş, yaşamına kaldığı yerden devam etmekteydi. Her zaman olduğu gibi bazen Zeyno ile bazen tek başına çeşmeye su almak için gidip geliyordu.
Yine tek başına yine öğle üzeri su almaya gittiği bir gün, o serserilerden birinin köşe başında sinsice beklediğini gördü. Serseriyi görür görmez tanımıştı. Yolu yarılamıştı fakat evin kendine olan mesafesi çeşmeden daha yakındı. Korku ve panik içinde kovalar boş olarak eve geri döndü. Şanslıydı çünkü Dilber Hatun, öğle uykusuna yatmıştı. Menekşe'nin bu panik halini gören Zeyno, ister istemez telaş yaptı. "Ne oldu kız, yine rengin atmış senin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezber Bozan
Romance(Romantik) Çingene kızıydı ne bir yurdu vardı ne bir memleketi. Anasız babasız yetimdi. Sadece göç etiği yerlere yüreğindeki masumiyetin meşalesini taşıyordu... Adam onun masumiyetini alıp kalbine hapsetti hatta öyle derinlere sakladı ki, kendinde...