Bölüm. 16. Çaresizlik İçinde Çare Aramak

4.3K 382 224
                                    

Bölüm.16. Çaresizlik İçinde Çare Aramak.

Bir gün önce

Köyün kenar sokaklarından birinin kuytu bir köşesinde üç kafadar kendi aralarında fısıldaşarak konuşuyorlardı. Kele yakın seyrek saçlı ve hafif göbekli şahıs, gözcülük yapar gibi arada bir çevresine kaçamak bakışlar atıyordu. Belli ki, karanlık işlerin peşindeydiler. Üç kafadar gencin bir şeylerin peşinde olduğunu tahmin eden tek kişi Salih'ten başkası değildi. Ne gibi bir plan içinde olduklarını anlamak için çaktırmadan yanlarına sokulup, "Hayırdır hemşolar, gördüğüm kadarıyla yine yaramazlık peşindesiniz?" diye sordu.

Serserilerden seyrek saçlı ve hafif göbekli olanı umursamaz bir dille, "Ne yaramazlığı be, yok bi' şey!" diye cevap verdi.

Salih, onları çok iyi tanıdığı için hal ve hareketlerinden gizli kapaklı işler çevirdiklerini anlamıştı. Samimi bir üslupla onların anlayacağı dilden konuşarak güvenlerini kazanmak istemişti. İşaret parmağını teker teker üçünün de üzerinde gezdirerek ileri geri salladı. "La, ben sizi bilmez miyim? Siz var ya siz, muhakkak bir hinlik peşindesiniz. Böyle sus pus olduğunuza göre kesin var bi' şey. Yoksa benden mi saklıyorsunuz len? Bak şimdi kırıldım size, hani biz dosttuk-arkadaştık? İnsan arkadaşından saklı gizli iş yapar mı?"

Uzun boylu sıska olanı saflık yaparak dilinin bağını çözüverdi. "Menekşe'yi kaçıracağız!"

Seyrek saçlı hafif göbekli olanı inkâr yoluna saparak, "Ne kaçırması len? Yok, öyle bişey!" dedi.

Biraz önce saflık yaparak ağzından laf kaçıran genç adam, söylediklerini teyit etmek isteyerek diklendi. "Niye kıvırıyon len, sen söyledin ya? Kaçıralım şu kızı da birkaç gün eğlenelim, sonra da aldığımız yer geri bırakırız, diye."

Bir süredir sessizliğini bozmayan üçüncü şahsiyet, kızgın bakışlarını arkadaşlarının üzerinde yoğunlaştırdı. Onun bakışlarındaki kızgınlık diğerlerinin üzerinde gereken etkiyi yapmıştı. İki serseri mayının biraz önce yaptığı patavatsızlığı bastırmak isteyerek bu kez bakışlarının odağı Salih'ti. "Sen onların dediklerine bakma, saçmalıyor işte. Bişey olsa ben sana söylemez miyim heç?"

Salih, alınmış gibi yaparak dudak büktü. "Pekâlâ, öyle diyorsanız öyle olsun ama anladım ben anlayacağımı. Sözün özü siz bana güvenmiyorsunuz?"

Kısa boylu tıknaz olanı efelenerek diklendi ve bir adım öne doğru çıkarak konuştu; "He len, var mı bir diyeceğin? Biz sana güvenmiyoruz. Her şeyi anlatalım sende git hemen Osman'a ispiyonla. O'da gitsin ağasına söylesin. Güvenmiyoruz işte, var mı ötesi?"

Salih, bu serseri tayfasından iyice kuşkulanınca, alttan almaya karar verdi. "Bak sen, demek bunca yıllık arkadaşınıza güvenmiyorsun? Bana güvenmeniz için size öyle bir kıyak yapacağım ki, bakalım o zaman ne diyeceksiniz? Madem kızı kaçırmaya kararlısınız, kızı kaçıracağınız taksiyi size ben ayarlayacağım. Hade bakalım buna ne diyeceksiniz?"

Serserilerden seyrek saçlı ve göbekli olanı yüzüne sırıtık bir tebessüm yerleştirerek; "Hadi len, doğru mu diyon? Çak bir beşlik," diyerek Salih'le ellerini birbirlerine çarptılar.

Onlardanmış gibi görünerek Salih, serserilerin güvenini kazanmıştı. Zaten amacı da onların ağzından laf almak ve güvenlerini kazanmaktı. Nihayet istediğini almıştı ve şimdi hazırlık zamanıydı.

Evet. Salih, yardım etmiş taksiyi de ayarlamıştı ama Menekşe'yi onların eline bırakmamanın başka yolu yoktu. Bu işe el atmalıydı yoksa meydan bu başıbozuk üç serseriye kalacaktı ve olan zavallı masum kıza olacaktı.

Ezber Bozan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin