32. bölümden alıntı.
Sahi giden geri gelir miydi?
Kapkara düşler ahkâm kesiyordu kadının zifte bulanmış yüreğinde. Oysa kendi gönül rızasıyla göndermiş; git sevgilim git demişti...
Günler geçiyor fakat giden gelmiyordu yoksa bu gidiş koca bir ayrılığın haberci miydi? Kadın yokluktan daralan yüreğine bir türlü söz geçiremiyordu. Elinde değildi zifte bulanmış ruhu geçmişe saplanıp kalmıştı.
Görünmez bir el boğazını sıkıyor iblisin uşaklığını yapan şeytan ruhuna olmadık isyanları üflüyordu. Ne sandın bir ömür senin yanında kalacağını falan mı? Tilki kürkçü dükkânına geri döndü. Sen kendi derdine yan! Çok sürmez gelir çocuklarını da alırlar elinden sen yandığınla kalırsın...
Kadın şeytanın vesvese tuzağına düşmek üzereydi zira kocası memleketine gideli günler olmuştu ne bir haber almış ne de kendisi gelmişti. İster istemez unutulacak olmanın vaveylası göğsünün tam orta yerinde kızıl bir yangın çıkarmıştı.
Yoklukla kavrulurken varlığı inadına yol gözlüyordu...
İki katlı evin önündeki düzlükte yaşlı bir çınar ağacı kök salmıştı toprağın derinliklerine. Çınar ağacının kalınca dallarından birine salıncak kurmuştu kadın. İki küçük kız çocuğu salıncakta bir o yana bir bu yana sallanıp duruyorlardı. Arada bir sallanmaktan sıkılınca evlerinin bahçesinde koşuşturup oyunlar oynuyorlardı.
Anneleri bir taraftan oyunlar oynayıp koşuşturan kızlarını izliyor diğer taraftan da küçük oğlunu öğle uykusuna yatırmak için balkona salıncaktan beşik kurmuş, sallayıp duruyordu...
Yabancı bir el uzandı demir korkuluklara doğru, derken ikinci bir el daha uzandı. Suretler geçmişin perdelerini aralarken sanki parmakları kapı mazgallarına yapışmış gibi kıpırtısızdı. Hasretin koynunda beslenen varlıkları oyunlar oynayan kız çocuklarını izlemeye başlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezber Bozan
Romance(Romantik) Çingene kızıydı ne bir yurdu vardı ne bir memleketi. Anasız babasız yetimdi. Sadece göç etiği yerlere yüreğindeki masumiyetin meşalesini taşıyordu... Adam onun masumiyetini alıp kalbine hapsetti hatta öyle derinlere sakladı ki, kendinde...