Bölüm. 11. Göçebeler Gelmiş Ağam

5.1K 473 311
                                    

Bölüm.11. Göçebeler gelmiş Ağam.

Yaz mevsiminin bunaltıcı sıcakları yeniden kendini göstermeye başlayınca nişanlı bir genç olarak sıcaklardan bunalan Murathan, yatağını yine balkonda bulunan sedirin üzerine hazırlamıştı zira kapalı alanlar onun ruhuna iyi gelmiyordu. En azından açık alanda nefes alabiliyordu. Tutunacak dalı kalmayan ağa oğlu, hanımeli çiçeğinin kokusuna sarılarak o gece derin bir uyku çekmişti. Sabah güneşinin ilk ışınları teninde gezinirken gözlerini açtı ve yatağın içinde sağa sola dönerek gerindi.

"Oh be, ne güzel uyumuşum bu gece." Haklıydı Murathan, günlerdir hatta aylardır ilk defa derin bir uyku uyumuştu. Bedeni dinlediği için mi yoksa başka bir sebepten dolayı mıdır bilinmez, bu sabah tatlı bir heyecan adını koyamadığı hoş bir duygu vardı içinde. Yattığı yerden kalktı ve yatağın tam ortasına bağdaş kurarak oturduktan sonra kollarını geriye doğru itip çekerek birkaç defa gerinip derin nefesler alıp verdi. Uyku mahmuru gözlerle etrafını süzerken kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarpmaya başladı. İki eliyle gözlerini ovuşturdu fakat gördüğü doğruydu. Yine evlerinin yanı başına tıpkı mantarlar gibi çadırlar kurulmuş, göçebe gurbetler gelmişti.

Murathan, belki farkınaydı ya da değildi ama gönül sarayının bir tek sahibi vardı O'da çoktan tahtına kurulup sultanlığını ilan etmişti. Kalbinin gümbürtüsüne bakılacak olursa kesinlikle farkındaydı. Gönül sarayının sultanı belliydi ama yasaklı bir sultandı ve sarayın zindanlarında esir tutulması bundandı. O'nun gün yüzüne çıkması ve sultanlığını ilan etmesi demek krallığın çöküşü demekti.

Göçebe çadırlarını görmek Murathan'ın aklını başından almıştı. Sahipli kalbi heyecan içinde attıkça göğüs kafesini ikiye yararak kanatlanıp uçmak isteyen bir kuş vardı sanki. Sağ elini durmaksızın çarpan kalbinin üzerine bastırdı ve güçlü bir nefesi oflayarak bıraktı. Bir taraftan heyecanını bastırmaya çalışıyor diğer taraftan da gözleri çadırların arasında gezinirken birini arıyordu. Ela gözleri yokluğunu çektiği sevgiliyi ararken dalıp gitmişti.

Sıcaktan bunalan Zeyno, yatağından kalkar kalkmaz balkona damlamıştı. Uyku mahmuru koyu kahve gözleri yarı açıktı. "Of, bu ne sıcak ya, yeminle bu gece hiç uyuyamadım. Sabaha kadar yatakta bir sağa bir sola döndüm durdum," derken ellerini esnemek üzere olan dudaklarına götürüp bastırdı.

Murathan, gözlerinin odaklandığı yere hipnoz olmuş gibi bakarken, "Hı" diye bir ses çıkardı. Sesinin tonunda önemli bir şey yokmuş gibi sakinlik vardı. Belli ki, heyecanını gizlemeye çalışıyordu.

Zeyno, ağabeyinin tek bir noktada tutuk kalmış bakışlarını görünce nedenini merak ederek başını aynı yöne çevirdi; ağabeyi neden gözlerini kırpmadan aynı noktaya bakıyordu? Baktı baktı gözlerine ve gördüklerine inanamıyormuş gibi tekrar tekrar aynı noktaya baktı. Bir daha bir daha baktı ve bastı çığlığı. "Allah, göçebeler gelmişler ağam!"

Kız kardeşinin çığlık çığlığa haykırışlarını görüp duyunca içinden aynı tepkiyi vermek geçti ama yine susturdu feryat eden kalbini. Sakin ve vakur olmalıydı yoksa duygularına gem vuramazdı. "Kız niye bu kadar heyecan yaptın, her yaz geliyorlar zaten?"

Murathan'ın kendisiyle dalga geçer gibi konuşmasına alınmıştı ama belli etmedi. "Menekşe geldi diye sevindim ağam, yoksa bana ne göçebelerden!"

Murathan, kız kardeşine karşı kaçak dövüşmeye devam ediyordu. "Menekşe, geldiyse geldi, gören de öz kız kardeşin falan geldi sanacak."

Bir bilseydi kız kardeşinin neden bu kadar sevindiğini belki kendisi de sevinecekti ama henüz bilmiyordu. Elbet bir gün öğrenecekti ama şimdi değildi; zamanı geldiğinde.

Ezber Bozan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin