Bölüm. 40. Yeniden Evlenmek Mi?

2K 197 40
                                    

Bölüm.40. Yeniden Evlenmek Mi?

Menekşe, gitmiş yine iki kardeş boynu bükük kalmıştı.

Murathan'ın arayıp sormadığı yer kalmamıştı ama sanki yer yarılmış da Menekşe, o yarıktan içeri düşmüştü. Her gün bir umuda tutunarak evden çıkıyor, hayalleri yıkık bitap düşmüş olarak geri dönüyordu.

İlk günlerde annesinin yokluğuna alışamayan Mahmut, geceler boyunca anne diye ağlamış susmak nedir bilmemişti...

Murathan, annesi için ağlayan oğlunun feryadını duydukça çıldıracak gibi oluyordu. Bazen oğlunun çığlıklarını duymamak için başını yastığın altına koyup öyle uyumaya çalışıyordu. Hem oğlunun ağlamasına dayanmıyor hem de onu gözünün önünden ayırmak istemiyordu ama kız kardeşi ağabeyinin gönlüne bırakmıyor çoğu zaman yeğenini alıp kendi odasına götürüyor ve orada uyutuyordu. Yeğenini anne şefkatiyle sarıp sarmalıyordu amma velakin annesinin yerine geçemiyordu.

Murathan, özlüyordu...

Gün geçtikçe daha da çok özlüyordu. Menekşe'ye olan özlemini gidermek için onun kokusu sinmiş yastığa, yorgana, sarılıp uyuyordu lakin hiçbir koku özlemini dindirmiyordu.

Zaman...

Saatlere böldüğümüz zaman kavramı öyle bir makinedir ki; kendi etrafında dönen anafor gibi insanı yörüngesine çekerek peşinden sürükler ve bir şekilde her şeyi geride bıraktırır. İnsanoğlu da illa zamana ayak uydurmak zorunda kalır. Murathan'da mecburiyetlerin ışığında geçip giden zaman kavramına ayak uydurmuştu.

Hayat...

Hayat, kendi rüzgârını kanatları altına alarak öyle bir geçip gitmişti ki; Menekşe gideli tam iki yıl olmuştu. Koskoca dünyada kendinse küçücük bir alanı çok gören insanlara kafa tutarak gitmişti. Genç kadın, birilerine kafa tutarak gitmişti gitmesine ama kafa tuttuğu insanlar, hiç üstüne alınmamış aksine pek bir sevinmişlerdi onun gidişine. Utanmasalar yaratıkları yıkımın enkazından kendilerine pay çıkaracaklardı, zati çok geçmeden bir yerlerine kınalar yakmış her fırsatta konağın yolunu tutmuşlardı.

Öte taraftan gün geçtikçe Dilber Hatun'u görmeye gelenlerin sayısı çoğalıyordu. Kimileri utanıp sıkılmadan bizatihi kadının yüzüne karşı, "Hatunum, sen hiç canını sıkma uğursuz gelinin gittiği çok iyi oldu. Senin oğluna kız mı yok, yeniden evlendirirsin olur biter, dediler." Sanki büyük hatunun içini okuyorlarmış gibi.

Kimileri de Zeyno'ya yamanmaya çalışıyordu çünkü ağa kızının ağabeyiyle arasının iyi olduğunu biliyorlardı. "Tüh görüyon mu, gelin gidince sende yalnız kaldın, işin gücün çoktur şimdi," deyip kendi kızlarını konağa yardıma gönderenlerin sayısı gün gün çoğalıyordu.

Sizin anlayacağınız yorgan gitmiş kavga bitmişti. Yetişkin kızları olanlar bulduğu boşluktan konağa sızıyor, kimi oğlan anasına kimi oğlan bacısına şirin görünmeye çalışıyordu. Herkesin çabası kızlarını konağa hatun olarak vermekti. Hele içlerinde öyle biri vardı ki, hem halleri vakitleri yerindeydi hem de kızın güzelliği yerinde. Yaşı yirmi-beş civarıydı. Tuttuğu iş övülür yaptığı yemek yenilirdi.

Üstelik bu hanım kızımız küçük yaştan beri Murathan'a hayranlık besliyordu. Her ne kadar Murathan'ın yaşı kızdan büyük olsa da...

Gidenin yerine bir başkası geçmek isterken yaşam kaldığı yerden devam ediyordu. Köylü eşi tarafından terk edilen ağayı evlendirmeye yeltenirken ve bu doğrultuda hayaller kurarken Murathan'ın hiçbir şeyden haberi yoktu; gerçi olsaydı bile hiç kimseyi yar diye koynuna almazdı. Onun aklı fikri âşık olduğu kadında ve çocuklarının anasında idi

Ezber Bozan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin