Bölüm. 34. Sırlı Gece
Genç kadın, en çok merak ettiği soruyu sordu görümcesi başını öne eğdi ve bakışlarını yengesinden kaçırdı çünkü vereceği cevap yengesinin ruhunda sarsıntılara sebep olabilirdi; her ne kadar olasılıklar dâhilinde olsa bile zira sevdiklerini kaybetmenin verdiği elim acı insanı yokluğa sürükler ve ruhunda kapanmaz yaralar açabilirdi.
"Sonra diyorum Zeyno, sonra ne oldu? Neden bana cevap vermiyorsun?" Genç kadının endişeyle harmanlanmış titrek dudaklarından kelimeler birbiri ardına dökülüyor aşkının peşine düşerek kaçıp giderken arkasında bıraktıklarının akıbetini merak ediyordu. Görümcesinin suskunluğu tahminlerin ötesinde değildi çünkü bilindik varsayımların belirtisiydi ama gönlünden geçen onun nefes alıp veriyor olmasıydı.
Bakışlarını yerden kaldırıp ela gözlerini yengesinin yüzüne sabitledi. "Gelmez oldu yengem. Gelmez olunca diğer gurbet kadınlarına sordum da onlardan öğrendim. Şey," dedi fakat devamını getiremedi zira ağzından çıkmak için sıra bekleyen sözcükler diline dolanmıştı çünkü yengesinin menekşe gözlerinde gördüğü yağmur bulutları konuşmasına mani oluyordu.
"Ne?" Tek kelimelik soruyu sorarken Menekşe, alt dudağını içe doğru kıvırdı ve dişleriyle ezmeye başladı.
Zeyno, biliyordu yengesinin gözlerindeki doluluğun sebebini işte bu sebepten diline ket vuruluyor kelimeler ervahından doğmuyordu. Herkes gibi yengesi de vereceği acı haberi duymaya hazır olmayabilirdi az çok tahmin ediyor olmasına rağmen. Menekşe'nin göğünü karatan bulutlar boşuna değildi amma velakin yine de duymayı ertelemek isteyeceği bir cevaptı görümcesinden beklediği cevap.
Yutağını tıkayan elzem cevabı gerisin geri göndermek yerine dışa vurmanın zamanının geldiğini düşündü zira ertelemek insana eziyetten başka bir şey değildi. Zeyno'nun kararlı bakışları ciddiyetiyle birleşti ve cesareti oluşturdu. "Nenen vefat etmiş be güzelim!" Bir süre sessizlik ahkâm kesti gecenin sırlarla dolu gizeminde. Sessiz bir hıçkırık böldü sûkutu. "Yengem, sen sakın üzülme. Bak yemin içiyorum nenen senin ağama kaçtığını duyunca çok sevindi..."
Nenesinin yaşlı ciğerlerinin aldığı nefesin bir gün bir yerde tükeneceğini biliyordu ama yine de yüreğine çöken ağırlığı kaldıramadı bedeni. Bu kez sessiz hıçkırıklar duyulur hale geldi.
Zeyno, oturduğu yerden kalktı yengesinin ellerini tuttu; amacı onu teselli etmekti. "Nenen hep ne derdi biliyor musun yengem? Bundan sonra ölsem de gözüm açık gitmez. Menekşe kızım, rahat ya sevdiği adamın yanında ya… Emin ol, nenen bu yaşlı dünyadan huzurlu bir şekilde göçüp gitti..."
Menekşe, arkadaşının anlattıkları karşısında biraz rahatlasa da gözlerine dolan yaşların akmasına engel olamıyordu.
Gecenin koynunda Ay ışığının şavkı yüzüne vururken, gözlerinden yanaklarına süzülüp akan yaşlar; tıpkı inci taneleri gibi parlıyordu.
"Sahi, huzurlu mu gitti diyon?"
"İnan bana huzurlu gitti, eğer bana inanmıyorsan git anama sor!"
Menekşe, bu âlemde bir kocasına bir de arkadaşına güvenirdi. Onun doğru söylediğine inancı tamdı.
"O nasıl söz kız, inanmaz olur muyum hiç?"
"İşte böyle Menekşe, affedersin yenge. Sanırım bu yenge sözüne alışmam zor olacak?"
Geceyi işkillendirmek istemeyerek sessizce gülüştüler.
"Uykun geldiyse yatalım istersen yenge, vakitte bir hayli geç oldu? Baksana neredeyse sabah olacak?"
"Yok, ne uykusu? Senden dinlemek istediğim o kadar çok şey var ki, geçmişin tozlu sayfalarında kalan; yatsam da uyuyamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezber Bozan
Romance(Romantik) Çingene kızıydı ne bir yurdu vardı ne bir memleketi. Anasız babasız yetimdi. Sadece göç etiği yerlere yüreğindeki masumiyetin meşalesini taşıyordu... Adam onun masumiyetini alıp kalbine hapsetti hatta öyle derinlere sakladı ki, kendinde...