Bölüm.8. Aşk Uğruna
Murathan, ani gelen saldırı karşısında neye uğradığını şaşırmıştı. Onların yaptıklarından utanıp sıkılacaklarını düşünürken onlar düşüncesinin tam tersi olarak kendi fikirlerinde ısrarcı olmuşlardı. Sol karın boşluğuna iki bıçak darbesi alan Murathan'ın başı dönmeye gözü kararmaya başlamıştı. Aldığı bıçak yarasına daha fazla dayanamayan vücudu ayakta duramaz hale gelmişti. Sağ eliyle acıyan bölgeyi tutmak isterken rüzgâra kapılmış kuru bir yaprak gibi havada sallanmaya başlamıştı. Yere düşmek üzereyken Osman, yetişti ama kollarında bayılmasına engel olmadı.
Ortalığın karıştığını Murathan'ın yere düştüğünü gören serseriler, bir anlık boşluktan yararlanıp oradan kaçıp kayıplara karışmışlardı. Kargaşa esnasında bunu hiçbiri fark etmemişti.
Osman, "Murathan Ağam! Murathan Ağam,! " diye telaş içinde çırpınırken Salih, arkadaşını sarsarak kendine getirmeye çalışıyordu çünkü Osman, bir tür şoka girmiş gibiydi. Kendi eliyle ağasını buraya getirmiş gözünün önünde bıçaklanıp yaralanmasına sebep olmuştu. "Hadi Osman, kendine gel, bizim acil hastaneye gitmemiz lazım. Yoksa adam kan kaybından ölecek!"
Kafasının içinde yankılanan "ölecek" kelimesi Osman'ın üzerinde ikinci bir şok dalgasına sebebiyet vermiş biraz kendine gelmişti. Murathan, kucağında baygın yatıyor kanlı elleri her yerinde geziniyordu. Salih'in uyarısı işe yaramış kanlı ellerine bakmaya başlamıştı. "Salih, her yer kan içinde bu kanı hemen durdurmamız lazım," dedi ve aceleyle üzerindeki gömleği çıkarıp kanayan bölgeye bastırarak tampon yaptı.
"Umarım buraya taksiyle gelmişsinizdir yoksa buradan köye kadar taşımak uzun zamanımızı alır. Bu da onun yararına olmaz."
"Biz taksiye geldik ama biraz uzağa barktık!" Osman, bir eliyle yaralı bölgeye gömleğini bastırarak tampon yapıyor diğer yandan sürekli "ağam" konuş benimle diye Murathan'ın ayık tutmaya çalışıyordu.
"Biliyorum buraya kadar araba işlemez."
"Salih, ne yapacağız nasıl taşıyacağız ağamı?"
"Nasılı var mı Osman, gerekirse sırtlayıp taşırız. Bizim yapmamız gereken sadece elimizi çabuk tutmak.
Murathan'ın başını yavaşça kucağından indirip çimenlerin üzerine bırakan Osman, kendisi ayağa kalktı. "Salih sen bana yardım et, ben sırtıma alır taşırım ağamı!"Öte taraftan zaman ilerliyor yaz gününün baskın sıcağı da kendini iyiden iyiye hissettiriyordu. Öğle vaktinin güneşi tam tepelerine vurduğu için engebeli yolda ilerlemek gitgide zorlaşıyordu. Olayın hezimeti bir yana sıcağın yakıcı akıbeti onları kan ter içinde bırakmıştı. Soluklanmıyor hız kesmiyor var güçlerini kullanarak yaralı ağa oğlunu taksinin olduğu bölgeye ulaştırmaya çalışıyorlardı. "Osman kardeş biraz daha dayan geldik sayılır."
Önlerinde bulunan alçak tepeyi aşmaları gerekiyordu. Yamaca karşı yürüdükçe sırtından aşağı kayan Murathan'ı hafifçe silkeleyerek yukarı doğru ittirdi Osman. Bu arada bir nefeslik mola vermiş oldu. Taksiyle aralarında kısa bir mesafe kalmıştı fakat o mesafeyi yürüyecek takati de kalmıştı Osman'ın. Ciğerleri nefessiz kalmış yorgunluktan bacakları titremeye başlamıştı. "İstersen ben taşıyayım." dedi Salih.
Uzun cevaplar vermeye mecali kalmadığı için meramını kısa cümleler kurarak anlatmayı yeğledi Osman. "Olmaz ben taşırım ağamı, zaten geldik sayılır. Sen ağamın cebinden taksinin anahtarını al ve hemen çalıştır." Salih kendisine denileni yaptı taksinin Murathan'ın cebinden aldı. Önce yaralıyı arka koltuğa yerleştirdiler sonra Salih, şoför koltuğuna geçti. Osman, arka koltuğa oturmuş ağasını dizine yatırmış sürekli onunla konuşmaya çalışıyordu. Murathan'ın arada bir gözleri yavaştan aralanıyor sonra tekrardan kapanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezber Bozan
Romansa(Romantik) Çingene kızıydı ne bir yurdu vardı ne bir memleketi. Anasız babasız yetimdi. Sadece göç etiği yerlere yüreğindeki masumiyetin meşalesini taşıyordu... Adam onun masumiyetini alıp kalbine hapsetti hatta öyle derinlere sakladı ki, kendinde...