Yüksek çam ağaçları ve sık ağaçların bulunduğu üzerinde 4 mevsimin bereketli bir şekilde yaşandığı ve nice hayvana ev sahipliği yapan koca orman.
Issızın ortasında olmasına karşın kalbinde insan seslerinin hiç eksik olmadığı bir köy vardı.
Rami köyü.Küçük bir çocuk oyununda yapılmışa benzeyen tahta kulübeler ve derme çatma çatısı çökmek üzere olan bir han tabi bir hanın olması burasının işlek bir yer olduğu anlamına gelmiyordu daha çok köy halkı için kullanılıyor olsa'da üç boş odası arada sırada buraya yolu düşen yabancılar için hazır tutuluyordu.
Gerçi böyle bir yere yolu düşen kişiler genellikle pek tekin kişiler olmuyordu .
Tabi arada birde gezgin hikayeci veya çalgıcılar.
Köye ormanın ortasından gelen dar bir patika ulaşılabiliyordu.
Ve burası yolun sonuydu köyden çıkan başka bir yol yoktu.
Orman bereketli olduğundan yöre halkı avcılık ve hayvancılık yaparak geçininiyordu.
15 haneli bu küçük köyde bir yönetici yoktu gerçi yöneticiye gerekte yoktu.
Yada adaleti sağlayacak birisine çünkü burada herkes birbirine karşı saygılı ve fazlası ile yardım severdi.
Herkes elindekini birbiri ile paylaşır ve birlikte çalışırdı.
Ve bir akşam üstü.
Güneş yavaş yavaş ağaçlarında arasında kaybolurken köy halkı da yavaş yavaş evlerine dönmeye başlamıştı hayvan sürüleri toplanıp ahırlarına dönüyordu.
Köyün yaşlıları ise çoktan hanın önündeki masalara kurulup sohbete başlamışlardı. İşleri bittikten sonra köydeki diğer erkeklerde sohbet etmek için geleceklerdi.
Mevsimlerden ağustos olduğu için evin içinde durmak tam bir işkence oluyordu bu yüzden gece boyunca tüm köy halkı dışarda oluyordu.
Hanın kapısı açıldı ve yaşlı hancı elinde iki tane lamba ile çıkıverdi.
Lambaları yaktıktan sonra masaların üzerine koydu.Her zamanki gibi sıradan bir akşam üstü olağan dışı veya şaşırtıcı hiçbir şey yok. Buradaki yaşam başı sonu belli düz bir ip gibi geçip gidiyordu ve herkes için memnun ediciydi.
Ne varki içlerinden bir kişi diğerleri gibi değildi.
Hanın önündeki yaşlılardan biri ileriye orman yoluna doğru bakarken ormanın içinden gelen genç adamı fark etti.
Uzun boylu siyah kısa saçlı hafif esmer tenli genç adam arkasına onlarca koyun veya birkaç tane ineği peşine takmış hızlı adımlarla onlara doğru geliyordu.
Yaşlı adam keyifli bir ifadeyle yanındakilere dönüp işte Taedo da geldi doğrusu bu çocuk olmasa sürümü kim idare ederdi bilemiyorum daha 14 yaşında fakat koca sürüyü tek başına ormanın en uzak köşelerine kadar götürür ve bir hayvanı bile kaybetmeden geri getirir.
Akıllı çocuk ama fazla hayalperest.
Önündekiler hep bir ağızdan Tae yı bize mi anlatıyorsun köyde onun macera sevdasını bilmeyen yok.
Köy halkı onu Tae diye sesleniyordu yani hayalperest.
Taedo yaşlı adamın önüne gelip iyi akşamlar bay Remus sürüyü geri getirdim 55 tane koyun 15 keçi 5 tane de inek her zamanki gibi onları güzelce otlattım.
Remus peki ya su,derede hala su az mı?
Taedo bende size bundan bahsedecektim. Sana çok iyi bir haberim var ilerde kuzey tarafında bir dere daha buldum ve bu dere normalde kullandığımız dereden çok daha büyük ve taşkın.
Hayvanlar bugün kana kana su içti o yüzden endişelenmenize gerek yok.
Remus bu iyi bir haber ama oralar çok tehlikeli oraya yaklaşan sürülerin çoğuna kurtlar saldırdı.
Seni tehlikeye atmak istemiyorum su azda olsa eski dereye götürmeye devam et hayvanlar senin canından daha değerli değil.
Taedo gülümseyerek sen beni merak etme ihtiyar hayvanları ahıra götürdükten sonra gelirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTE DİYARLARA YOLCULUK
FantasyHayalperest bir çoban olan Taedo bir gün köyünün ötesindeki efsanevi dünyayı görmek için yola koyulur. Ama başına geleceklerden habersizdir