Maceraya Giden Yol

334 55 1
                                    

Taedo sessiz bir şekilde fark ettirmeden yerinden kalktı ve kaldığı kulübeye doğru yürümeye başladı.
Adımları ve düşünceleri kararsızdı.
Bir yanı burada kalmasını söylüyordu. Çünkü bu hareketi ihanetten farksızdı. İhtiyar Remus yıllarca ona kol kanat germişti.
Şuan böyle bir insan olmayı bile ona borçluydu. Remus onun için hem bir aile hemde bir akıl hocasıydı.
Diğer yani ise her şeye rağmen gitmek istiyordu. O böyle bir yerde ölmemeliydi yolu tehlikeliydi ama sonunda istediği şeye ulaşma ihtimali vardı. Ve bu ihtimale sıkıca sarılmıştı. Taedo sonunda kulübeye varmıştı.
Kapıyı sanki içerde birisi varmış gibi yavaşça açtı.
Buraya son gelişi olduğundan dikkatlice etrafı süzdü hatıraları anımsatıyordu güzel hatıralar.
Aslında o kadar da sıkıcı bir hayat değildi.
Ama bu düşünceyi hemen kafasından atmıştı. Küçük bir torba alıp biraz yiyecek doldurdu. Etrafına bakındığında küçük cakısını fark etti.
Bu çakı bu güne kadar sadece sopa yontmak için kullanılmıştı ama bundan sonra ne olacağı belli değildi.
Genç çoban boyu uzunluğunda olan sopasını da alıp kulübeden çıktı ve evlerin arkasından dolanıp
ormanın içine girdi adımlarını biraz daha hızlandırdı ve kaçarcasına bir tempo ile yürümeye başladı.
Köyden iyice uzaklaşmıştı artık.
Tam o anda ağaçların arasından şiddetli bir hışırtı sesi duyuldu.
Genç Çoban sopasını sıkıca kavrayıp saldırmaya hazırlandı.
Sopasını kaldırıp alttaki sivri ucu sesin geldiği tarafa doğrulttu.

Daha önce bu sopa ile bir sürü kurdu deşmişti. Sessizce beklemeye başladı gelecek hamleyi bekliyordu.
Kurt üzerine atlamak için hazırlanıyordu. Çalılar yarıldı ama içinden çıkan şey bir kurt değildi bu ihtiyar Remustu.
Elinde bezlere sarılı uzun bir şey vardı. Ama şuan Taenin dikkat kesildiği şey o değildi çünkü utancından yüzü öne eğilmişti.
Remus yavaş adımlarla ona doğru yürüdü ve elini omzuna koyup sıkıca kavrayıp başını kaldır Taedo başı eğik durmak sana yakışmıyor.
Tae başını kaldırıp yaşlı adamın gözlerine baktı.
Gözlerinde öfke yada hayal kırıklığı yoktu sadece gülümseme ile üzeri örtülmeye çalışılmış bir üzüntü vardı.
Seni anlıyorum Taedo ve seni destekliyorum. Üzülmene gerek yok sen bana hiç sahip olamadığım aile ve oğul oldun. Hemde gurur duyduğum bir oğul. Sen doğru olanı yapıyorsun Taedo Gençken bende senin gibiydim buralardan gitmek istiyordum ama bunu gerçekleştirecek kadar cesaretim yoktu bende vaz geçtim ve 45 yılımı içimdeki pişmanlık ile geçirdim. Belki orada çok daha güzel bir hayatım olabilirdi. Ama sırf biraz korkuyorum diye bu fikirden vaz geçip sıkıcı bir hayat yaşamaya başladım.
Eğer gerçekten bir şeyi istiyorsan onu mutlaka denemen gerek yoksa bir ömür boyu aklında soru işaretleri ile dolaşırsın.
Sana buraya hoşçakal demek için geldim. Neticede bir daha seni göremeyeceğim.
Bu arada sana bir şey getirdim.
Elindeki örtülere sarılı olan şeyi kaldırıp üzerini açtı.
Işte bu senin silahın.
Eski bir savaş baltasıydı bu başı yarım daire şeklinde bir ucu ve kahverengi uzun bir sapı ve sapın en alt tarafında da öne doğru bakan bir kavis.
Remus bu benim ailemin yadigarı olan savaş baltası çok özel bir şey değil ama oldukça sağlamdır dengeside gayet iyi.
Hem sen balta kullanmayıda iyi bilirsin. Gerçi odun kırma konusunda iyisin ama en azından elinde aşina olduğun bir silah olacak.
Baltayı Taedo'a uzattı genç adam iki eliyle baltayı aldı beklediğinden daha hafifti ama eline tam oturmuş gibiydi.
Tae baltayı belindeki kemere aşmıştı.
Remus işte şimdi gitmeye hazırsın.
Bu arada sana bir tavsiye çok vahşi bir dünyanın içine gireceksin hiç tanımadığın koskoca bir dünya ve insanlar bu yüzden kimseye güvenme.
Söylemek istediğin bir şey varmı? Taedo unutma bu beni son görüşün.
Taedo gözündeki iki damla yaşı silip burnunu çektikten sonra sana çok teşekkür ederim İhtiyar sana borcumu asla ödeyemem.
Remus hayır böyle söyleme bana borcunu ödemenin bir yolu var.
Çok büyük bir adam ol ki adın bu topraklara kadar ulaşsın.

Taedo görüşürüz diyemeyeceğim o yüzden hoşçakal.
Taedo normalde fazlası ile duygusuzdu ama onunda bir sınırı vardı her insan gibi. Arkasını dönüp gitti.
Hızlı adımlarla ağaçların arasına girip gecenin karanlığında kayboluverdi.
Bu sırada Remus'da durduğu yerde hala o tarafa doğru bakıyordu.
Kendi kendine gerçek pişmanlık yaptıklarından değil yapamadıklarından duyulur.
(M.A.T.)

Bir anda arkasından gelen ayak seslerini duydu. Tedirgin bir şekilde yavaşça arkasına baktı ve ihtiyar Sadiyi gördü. Sırtını ağaca yaslamış yerde oturuyordu yüzünde bir gülümseme vardı.
Sonunda gitti değil mi?
Diye sordu. Remus üzgün bir şekilde evet diye cevap verdi.
Sadi o genç adam çok tehlikeli bir yola adım attı.
Onunki sıradan bir macera olmayacak. Onda çok garip bir talih var bunu çok rahat bir şekilde anlayabiliyorum.
Umarım yeteri kadar güçlüdür.
Çünkü böylesine şanssız bir talih ile yaşamak için çok güçlü olması gerekiyor yada çok akıllı ama ben onda ikisinden de fazla olmadığını düşünüyorum.
Artık her şey bitti dedik yüksek sesle.
Bu ani hareket Remus'u korkutmuştu.
Sadi sözüne devam etti.
Emir verildi kanatsız güvercinlere yıldızların üstünden uçup geldiler bu diyara ve ucundan tutup kaldırdılar görünmez perdeyi ve iki dünya bir oldu o gün bir hesap konuldu ortaya imzası yıldızlara atıldı ve ay şahit oldu anlaşmaya.
Bir mühlet verildi insanlığa dendiki ay 70 kez kararana dek varın geçin öte diyara.
Işte bu gün o gün.
70 kez ay karardı ve insana verilen süre doldu ve son yolcu yola çıktı geri dönmemek üzere.
Taedo tepenin üzerine çıktığında ileriye doğru baktı ama ötede hala orman vardı. Yoluna devam etti. Saatlerce karanlık ormanın içinde gitti.
Oturup dinlenmek gibi bir niyeti yoktu adımlarını biraz daha hızlandırdı. Bir ara içinde bir umutsuzluk belirmişti ama kendi kendine öte dünyaya geçmiş olsam bile bunu nasıl anlayacağım. Dedi
Etrafına baktı herhangi bir gariplik veya olağan dışı bir şey yoktu.
Yürümeye devam etti.
Beline vuran soğuk rüzgar onu titremişti. Yazın ortasında bune soğuk bir rüzgar diye düşündü.
Gözlerini kapatıp açtığında önündeki ağaçların orda olmadığını fark etti.
Yerde bir karış boyunda otlar ve küçük çiçekler vardı.
Dönüp etrafına baktı ve gözlerine inanamadı düz bir ovanın tam ortasında duruyordu.
Soğuk esen rüzgarlar içini titretiyordu.
Sanki bir anda mevsim değişmiş gibiydi yerdeki çiçekleri ona bahar olduğunu gösteriyordu.
Sanırım geçmeyi başardım şuna bak mevsim bile değişik acaba burada zaman oradakinden farklı mi işliyor.
Bu onu daha da heyecanlandırmıştı.
Rüzgarı içine çekip işte maceram şimdi başlıyor

ÖTE DİYARLARA YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin